İnsanoğlu için tarih boyunca bazı yerler, dünyanın geri kalanına tercih edilmiştir. Bu yerler mukaddes (kutsal) yerlerdir. Bu yerlere kutsiyetini yükleyen de hiç kuşkusuz inançlardır. Hicaz Müslümanlar için, Vatikan Hıristiyanlar için kutsaldır. Ne var ki Beytü’l-Makdis, Daru’s-Salem, Yeruşalim gibi isimlerle de anılan Kudüs hem İslamiyet Hem Hıristiyanlık ve hem de Musevilik için kutsal ve muhterem bir mekandır.
Rahmet Peygamberi Hazreti Muhammed; “(İbâdet için) şu üç mescidden başkasına yolculuk edilmez: Mescidu ‘l-Harem, Mescidu’r-Rasûl ve Mescidu’l-Aksâ.” buyurmuştur. Allah Resulünün bu hadisi ile bu üç belde İslam’da kutsal ilan edilmiş ve bunların dışında kutsiyeti olan başka bir dördüncü yerden, mescidden söz edilmemiştir. Müslümanlar için Kudüs’ün önemi tarihsel sürecinden çok, Yüce Allah’ın iradesi iledir. Yüce Allah, Peygamber Efendimizi Miraca, Mescidi Haram’dan değil, Mescidi Aksâ’dan yükseltmiştir. Böylece Rabbimiz, Peygamber Efendimizi her iki kıblenin Peygamberi; doğunun ve batının önderi, önceki tüm Peygamberlerin varisi ve tüm insanlığın lideri yapmıştır. Müslümanlar için Kudüs’ün vazgeçilmezliği buradan kaynaklanmaktadır.
Tarih boyunca uğruna pek çok savaş ve sefer yapılan Kudüs, daima Müslümanların şefkatine, Haçlıların gazabına uğramıştır. Hazreti Ömer, Kudüs’ün anahtarını Patrik Sophronios’tan bizzat teslim aldıktan sonra, burada yaşayan gayrimüslimlere tam bir din hürriyeti ve güven içinde yaşayacaklarına dair yazılı bir eman vermiştir.
Selahaddin Eyyubi 1187 yılında Kudüs’ü kuşattığında, bu mübarek beldeyi savaşın yıkımından korumak için büyük çaba sarf etmiştir.
Osmanlı döneminde Kudüs, büyük bir itibar ve şerefle mamur edilmiştir. Kudüs’e, “Kuds-ü Şerif” diyen Osmanlılar, buraya her zaman özel bir ihtiram ve ihtimam göstermişlerdir. Osmanlı’nın bütün Sancak, eyalet ve kazalarında kitabelere “Lâ ilâhe illallah, Muhammedun Resûlullah” ifadesi yazdırılırken; Kanuni tarafından Kudüs’ün Yafa kapısı üzerine “Lâ ilâhe illallah, İbrahim Halîlullah” yazdırılmış ve büyük bir hoşgörü örneği olarak Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler tarafından Peygamber kabul edilen Hazreti İbrahim (A.S) öne çıkarılmıştır.
Gelinen noktada ABD Başkanı Trump akıldışı bir kararla Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyarak dün Haçlıların yaptığı gibi bugün de kaosun kapılarını aralamıştır.
Bütün olan bitene rağmen Müslüman ülkeler ve onların liderlerinden bir iki cılız ifade dışında dişe dokunur bir açıklama gelmemiştir.
Papa bile Kudüs’ün mevcut statükosunun değişmemesi gerektiğini vurgularken Katar’a aslan kesilen Arap liderler dahi Türkiye’de ki bir sanatçı kadar dik bir duruş sergileyememiştir.
Ümmetin çilesini tek başına üstlenmiş olan Sayın Cumhurbaşkanımız “Kudüs’ün statüsü konusunda atılacak yanlış bir adım, tüm İslam âleminde infiale sebep olacaktır” açıklamasıyla İslam’ın mahremi, namusu Kudüs’te olabileceklere işaret etmiştir.
Sonuç olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi, Trump’ın kararı son derece yanlış ve tehlikeli bir karardır. Bizler ümmet olarak bu yanlış kararın sonuna kadar karşısında olacağız. İnanıyorum ki bu karar inananları tek yürek olarak birleştirecek ve neticesinde ne İsrail bu kararı uygulamaya geçirebilecek ne de ABD bu kararın arkasında durabilecektir. Unutulmamalıdır ki inananların kalbi ilk kıblesi olan Kudüs’te atmaktadır.