Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Nisan ayının son haftası her yaştan insanı hastalıklara karşı korumayı teşvik etmek amacıyla “Dünya Aşı Haftası” olarak kutlanmaktadır.
Aşı her yıl milyonlarca insanı ölümden kurtaran, dünyanın en başarılı ve düşük maliyetli sağlık müdahalelerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Bir hekim olarak kanaatim aşının, insanlığın hastalıklarla mücadele ve toplum sağlığı alanındaki en büyük buluşlarından biri olduğunu düşünmekteyim.
Aşı medeniyetimize ait bir buluştur. Bunun kanıtı niteliğindeki aşı ile ilgili ilk yazılı belge 1721 yılında İngiltere’nin Osmanlı Büyükelçisi Edward Wortley Montagu’nun eşi Lady Montagu’nun arkadaşına çiçek hastalığından korunmak için Edirne’de yapılan uygulamadan bahsettiği mektuptur. Bu mektupta Payitaht ‘ta çiçek hastalığına karşı “aşı denilen bir karışımın kullanıldığı ve son derece başarılı sonuçlar alındığı” ifadeleri yer almaktadır.
Bir kardeşini çiçek hastalığı yüzünden kaybeden ve kendisi de ölümden dönen Lady Montagu’nun mektubu sonrası çiçek aşısı İngilizler tarafından denenmeye başlandı. Başarılı sonuçlar alınınca bir kısım tıp çevreleri ve din adamları “çiçek hastalığının yaratıcının günahkarlara verdiği bir ceza olduğunu ve aşının da bu nedenle yaratıcıya karşı gelmek anlamına geldiğini” iddia ederek ortalığı ayağa kaldırdılar. İtirazlara rağmen Osmanlı’da yaygın olarak kullanılan bu aşı Avrupa’da da kullanılmaya başlandı.
DSÖ verilerine göre aşı vesilesi ile 2-3 Milyon arasında çocuğun, ilgili hastalıkların ölüm tehdidinden korunduğu; ilaveten uygulanan doğru aşı politikalarıyla da 1,5 Milyon çocuğun da bu sevinç ve yaşam konvoyuna katıldığı/katılacağı ifade edilmektedir.
Ağaç yaş iken eğilir sevgili okurlarım; geleceğimizin mimarları, akika kurbanları ile doğumuna şükrettiğimiz çocuklarımızın hayat gailesinde yitip gitmelerine gönlümüz asla razı değildir. Bu bağlamda çocuklarımıza iyi bir meslek, konforlu bir hayat plânlamayı ihmal etmediğimiz ve onlar için her şeyin en güzelini istediğimiz bir gerçektir. Halbuki bütün bu temenniler çocuklarımız sağlıkla büyüyebilirse bir anlam kazanacak ve mücadelemiz hedefini bulacaktır.
Bu bakış açısıyla aşının çocuklarımızın geleceğine yaptığımız en önemli yatırımlardan biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Son yıllarda aşıya karşı magazinsel bir üslupla, bilimsellikten uzak söylemlere tanık olmaktayız. Bu söylemlerin zaruri bir neticesi olarak ta kamuoyunda aşıya karşı bir duruş ve aşı reddi gündeme gelmekte hatta ülkemizde aşı kararsızlığının 6 yılda 128 kat arttığı değerlendirilmektedir.
Gülümsemeleri ile yerküreyi yeşertecek çocukların gözyaşları ile boğduğu büyükler olmamak adına üzerimize düşen her sorumlulukta olduğu gibi aşı konusunda da gereken özeni göstererek, bilinçli çocuklar yetiştirerek görevimizi ifa etmeliyiz.
İstikballeri konusunda kaygılandığımız evlatlarımızın sağlık sermayesi olan aşılarını yaptırarak, gerçek manada “ayakta kalmalarını” sağlamalıyız.
Dünya’da çocuklar imkansızlıklar yüzünden aşıya ulaşamadığı için ölümle pençeleşiyorken, devletimizin bunca konfor içinde bize sunduğu aşı hizmetinden faydalanmamak bir anlamda geleceğimize ihanet etmektir. Bir çeşmenin başında susuzluktan ölmek ne kadar akli ve ne kadar insana yakışır bir davranış olur düşünmek icap eder.
Merak Ediyorum;
Açlıktan ölen çocuk ile aşı yaptırılmadığı için ölen çocuk arasında vicdanen ne fark vardır?
Sağlık ve afiyet içinde kalınız.