Şüphesiz İstanbul’un imzasıdır o muhteşem Boğaz! Akşamları balık, geceleri eğlenceyle süslenen Boğaz’ın son 15 yılına ise kahvaltılar damga vurdu. Şehrin neresinde olunursa olunsun, saatlerce trafik çekilip Boğaz’a konuşlanır sevgili İstanbullular. Bu bir geleneğe dönüşüp, kıymetleneceğine yıllardan yıllara daha da sıradanlaşmaya başladı. Yıllardır burada olan mekânlar aslında manzarayı satarken, kötü servisleri ve dar mönüleriyle bile tam kapasite hizmet verdiler. Tava sucukları, omletleri, market peynirlerini bile spesiyalmış gibi müşterilere, habercilere efsaneymiş gibi anlattılar. Bu mekânlar hâlâ ekol olarak devam ederken yeni açılan bazı Hisar markaları fark yaratmayı başardı. Lokma ile başlayan bu furyayı Nezih devam ettiriyor.
Antep mutfağını bilmeyenlerin algısında Nezih, kebapçıdır. Ama işin gerçeğini bilenler markanın bir restorandan öte bu yörenin mutfağının kültür elçisi gibi olduğunu bilir. Bilindiği gibi dünyada mutfaklar ülkelerle anılır. Antep mutfağı, şehir olarak kabul görmüş sınırlı gastronomi lokasyonlarındandır. Yörenin yuvalaması kadar meşhurdur kahvaltısı! Mekânın sahibi Galip Öztürk, Antep başta olmak üzere Anadolu’dan özel serpme kahvaltı lezzetlerini birleştirip müşterilerine hazırlamış.
Fenomen, Antep peyniri
Nezih’in bu kadar iddialı olmasının en büyük sebeplerinden biri de Gaziantep’te kendilerine ait bir tesis bulunması. Doğru ürünü bulmak için yerleşik düzende olmalarının avantajlarını yaşıyorlar. Bu kahvaltı da 40 farklı çeşit ürün bulunuyor. Hönüsü üzümünden yapılan pekmez, tahin, Nizip kırma zeytini, Ege’nin meşhur pişisi, Antep’ in semsek böreği, odun fırınında pişirilen köy bazlaması dikkat çeken lezzetlerden. Bol peynir seçeneğinin arasındaki ‘Antep Peyniri’ fenomen olmuş durumda. İstanbul’da bu denli lezzetlisini yemediğimi itiraf etmeliyim.
Yöresel dokuyu yansıtan bakır detaylar
Mekân bu yöresel dokuyu, seçtiği bakır kaplar, kâseler, sahanlar ve toprak güveçler ile bütünleştiriyor. Hafta sonları o kadar keyifli bir ambiyans oluşuyor ki, bir anda büyüleyici Boğaz manzarasına bile sırtınızı çeviriyorsunuz. Umarım Nezih, aynı hatta bulunduğu diğer mekânların da çıtasını yükseltir. Çünkü ülkemize gelen gün geçtikçe bilinçleniyor. Sultanahmet çevresindeki otelleri yerine, Boğaz kıyılarında kahvaltı istemeleri an meselesi!
‘Celebrity’ şeflerin Zorlu buluşması!
Televizyon yemek programlarının en tanınmış isimlerinden biri olan Jamie Oliver’ın markası ‘Jamie’s Italian’ geçtiğimiz sezon Zorlu Center’da açılarak ülkemizde de hizmete girmişti. Birçok fanı olan Jamie’nin hâlâ Türkiye’deki restoranına gelmemesi bu kişilerde hayal kırıklılığı yaşattığını kendi çevremden biliyorum. Fakat benim hayranı olduğum iki isim geçen hafta Türkiye’deydi. Jamie’s Italian’ın en önemli isimlerinden biri olan Gennaro Contaldo ve Tom’s Kitchen efsanesinin kurucusu Tom Aiken, İstanbul Zorlu’da karşılaştılar. Gennaro bu anı ölümsüzleştirerek çektirdikleri fotoğrafı instagram hesabında paylaştı. Gennaro’yu tanımayanlar onun yazdığı yemek kitaplarını farkında olmadan okumuşlardır. Söz konusu İtalyan yemeğiyse Gennaro, Jamie Oliver’ın çok ama çok ötesinde bilgi ve beceriye sahiptir. O yüzden, onun buraya gelmesi, sizin fanı olduğunuz Jamie Oliver’ın gelmesinden daha anlamlıdır. ‘Eksiği ne’ diyorsanız; o programlarda sadece yemek yapar, matkap ile kapağı delmeye kalkmaz!
Dünyaca ünlü dondurmanın Türk fındığıyla gelen başarısı
Bahardan, yaza geçilen mayıs ayı İstanbul’da en çok davet verilen dönemdir. Geçtiğimiz hafta bu davetlerden biri Nişantaşı ‘& The Bar’da yaşandı. Bana göre İstanbul’un en elit adamlarından biri olan Galip Bilgin, Mövenpick dondurmalarıyla güneşli bir ‘happy hour’ düzenledi. Galip Bilgin’in zarif eşi Gülden Hanım’ın masaları süslediği külah detaylarla başrol dondurmaya verilmişti. Benim de çok sevdiğim Mövenpick dondurmalarından sade olanları en iddialı tadımlarda sorbe olarak tercih ederim. Markanın mottosu hammaddenin en kaliteli çıktığı yerden tedarik edilip, dondurmaya dönüştürülmesidir. Peki o bayıla bayıla yediğimiz ‘Espresso Croquonat’ın Türkiye’den ithal edilen fındıkla yapıldığını biliyor muydunuz? Dünyanın en büyük fındık üreticisi olduğumuzdan bile bi’haber olanlarımız vardır aslında! Mövenpick kalitesiyle övünürken; vanilya Madagaskar’dan, kakao Venezüella’dan, limon İspanya’dan, ceviz Çin’den ve fındık Türkiye’den tedarik edilir diyerek promosyonunu yapıyor. Bence Türk gastronomisinin geleceğinde mutlaka fındık kullanılmalı…
Happily bahane sponsorlar şahane…
Geçtiğimiz haftaya damga vuran olaylardan biri de Bebek ‘Happily Ever After’ın dış cephesindeki bahçenin sökülmesi oldu. Hemen gece hayatında mekânın battığını ve işgaliye parasını bile ödeyemediği dedikoduları konuşuluyor. Ben bu dedikodulara ihtimal dahi vermiyorum! Lucca’nın ardından Bebek’in en istikrarlı mekânlarından biri olmasının yanı sıra Ayşe Kucuroğlu bu işten yan gelirler de elde etmeyi başaracak kadar kıvrak ticari zekaya sahip. Bu mekânı açmadan önce çoğumuz adını bile duymamıştık Ayşe Hanım’ın. Önce markasındaki başarısıyla, ardından da 4 çocuklu bir annenin nasıl sosyal olabileceğini gözlerimiz önüne serdi. Sosyal sorumluluk ve reklam projelerinde yer aldı. Hiçbir daveti geri çevirmemeye çalışarak neredeyse hepsine farklı kıyafetlerle katıldı. Sosyal medyasını akıllıca yöneterek bu alanda da popüler oldu. Daha sonra her ünlü gibi o da köşe yazarı oldu. Mekânında yapılan her etkinliği sponsor alarak paraya dönüştürmeyi başardı. Yani kısacası Ayşe Kucuroğlu kendi ismini markaya dönüştürüp, ticari kazanımlar elde etme konusunda çok başarılı oldu. Sadece mekân yönüyle ele alırsanız ise aynı şeyleri söylemek imkansız! Bence Kucuroğlu da mekânını formalite olarak görmeye başladı. Ancak sponsor aldığı organizasyonlarda mekânıyla gerçek anlamda ilgilendiğini düşünüyorum. Diğer işleri birbiriyle paralel götürmeye başarabilir ama yeme-içme sektörünün şakası yok. Tarih zirvedeyken, diğer yılları göremeyen mekânlarla dolu. Umarım Happily Ever After’ın sonu böyle olmaz!