Ben Burhan Ayeri'ye katılmıyorum. Dün, barajı yüzde 12'ye çekseniz bile MHP'nin geçeceğinden çok emindi o. 'Milliyetçi Hareket bir misyon partisi' diye yazmış, 'Şahıslara bağlı değildir.'
Sahiden öyle mi emin değilim?
12 Eylül referandumunda bu ezberin bozulduğu ortada. MHP'nin ısrarlı 'Hayır' kampanyasına rağmen kendi kaleleri bile 'Evet' dedi. Dahası, AKP iktidarında MHP kendi tabanın hoşuna gidebilecek tonda muhalefet yapamadı. Neredeyse hemen her konuda Deniz Baykal'ın CHP'siyle ortak fikir beyan etti.
Halbuki milliyetçi hareket seçmeninin CHP'ye de karşı olması beklenir. Nitekim, dün AKŞAM'ın birinci sayfasında yayımladığı araştırmada 'AKP dışında hangi partiye oy verirsiniz' sorusuna AKP seçmeni 'MHP' yanıtını vermiş. Ancak ne yazık ki Devlet Bahçeli bu partinin tabanını oluşturan Türk-İslam çizgisini yanlış politikalarıyla uzaklaştırdı.
Referandumdaki kayma da buydu.
Türk-İslam sentezi için MHP'yi destekleyenler ihtiyaç duydukları söylemin karşılığını MHP'de buldu referandum öncesinde. Bir kere bu seçmenin zihninde hala geçerli bir 'sol' korkusu var. Siz, CHP'yi yeteri kadar 'solcu' bulmayabilirsiniz ama bu kadarı bile Türkçü-İslamcı seçmeni ürkütmeye yetiyor.
Anadolu'da geçerli olan 'Alevifobi'nin kaşınması da MHP'nin ırkını her şeyden üstte çıkan 'misyoner' seçmeninde karşılık buluyor. 12 Eylül referandumu öncesi 'Dedeler yargıyı ele geçirdi', Kerbela, soy-sop tartışmalarının bir benzeri bu seçim öncesinde de bolca kullanıldı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun Alevi olması sürekli vurgulandı: Sünnilerdeki Alevi korkusu nedir bilmiyorum, ama bunun Anadolu'da ciddi bir korku ve nefret olduğunu biliyorum.
Referandum öncesinde MHP seçmenini Habur görüntülerinin ya da Başbakan'ın Ahmet Kaya'dan sempatiyle bahsetmesinin de etkilemediğini gördük. Bugünün bir numaralı maddesi 'Kürt sorunu' da MHP seçmenine yansıyor mu bilinmez. Türkçü-İslamcı seçmen Sünni İslam'ına sahip çıkmaktan başka hiçbir şeyi umursamıyor ne yazık ki. Eskiden olduğu gibi 'Ülke bölünüyor' söylemi karşılığını bulmuyor.
AKŞAM'daki aynı araştırma kasetlerin seçmeni olumsuz etkilediğini de gösteriyor. Ancak kasetler olmasa bile MHP'nin ciddi bir baraj sorunu vardı aslına bakarsanız. Belki bir-iki puanla geçecek, günü kurtarıp Meclis'e girebilecekti ama şimdi durumu iyice kritik.
İyimser tahminler kaset komplosunun ters teptiğini iddia ediyor ama ben 10 istifayla sonuçlanan bu komplonun başarıya ulaştığını düşünenlerdenim. Önümüzdeki dönemde Türkiye'de MHP diye bir parti belirleyici bir siyasi aktör olmayacak gibi görünüyor bugünkü manzaraya bakıldığında. Kıl payıyla barajı aşsa bile - ki çok zor - herhangi bir ağırlığı, etkinliği olmayacak ve kendisini toparlaması vakit alacaktır.
Nedense hiç kimse şu sorunun da yanıtını vermiyor: Ortada kasetler yokken bile kendi partisini dinlemeyen, kendi Genel Başkanı'nın çizdiği politikanın aleyhinde ('Evet') oy kullanan MHP seçmeni şimdi darmadağın olmuş, kendi arkasını toparlamaktan aciz, kifayetsiz bir MHP'ye neden oy versin?
Etrafta çok fazla 'Barajı geçsin diye MHP'ye oy vereceğim' diyen isim duyuyorsunuz belli ki. MHP'yle hiç ilgisi olmayan, hatta bu partinin duruşundan nefret eden insanlar bile sırf denge kaygısıyla bu seçimde oyunu MHP'ye verecek.
Ancak bunlar Türkiye'de 'bilinçli oy' kullanan seçmenin tercihi. Oyunu makarnaya ya da buzdolabına göre değil, kendi düşüncelerine ve vicdanına göre oy verecek sınırlı sayıda, seçkin bir seçmen kitlesinden bahsediyoruz. Bu insanların, hadi adlarına 'Endişeli Modernler' ya da Beyaz Türklerin arasındaki bir elit diyelim, Türkiye'de seçimlerin kaderini değiştirebilecek kadar etkinlikleri yok.
Türk halkının kendi uçkuruna düşkün birine 'mağduriyet' desteği olacağını da hiç zannetmem.
12 Haziran seçimlerinde MHP sadece uçkurunun hesabını vermek için değil, son sekiz yıldaki yanlış politikalarıyla da seçmenin karşısına çıkacak.
Türkiye'de seçim tahmini yapmak çok zor, ama bu haliyle MHP'nin Meclis'e girmesi mucize olur.
twitter.com/orayegin
facebook.com/oryegn
Bu nasıl dava
Önceki gün gazetemize bir tebligat ulaştı. Ankara'da savcıya hakkımda suç duyurusunda bulunulmuş. Sadece bana değil, bizim gazeteden iki köşe yazarına daha. Sadece bizim gazete de değil aslında; basından 30 kadar isme.
Dava açılmasını isteyen kişi birkaç ay öncesine kadar 15 dakikalık şöhretini yaşayan şaibeli sarışın muhabir: Hani Baykal'ın kendisini taciz ettiğini iddia etmişti, 'erotoman' illüzyonlara kapılmış, ortalığı birbirine katmıştı.
O zaman bu kadın hakkındaki kuşkularımı dile getirmiştim. İplerinin kimin elinde olduğunu sorgulamıştım. Şimdi bana ve başka gazetecilere dava açıyor...
Bazı tetikçilere göre bu kadın odatv.com'la büyük bir komplo tezgahlıyordu...
Aynı tetikçiler benim odatv.com'u yönettiğim yalanını da yayıyor... Ortada bir mantık hatası yok mu bu durumda? Aynı komplonun parçasıysak, adını duyduğum ilk günden beri hiç hoşlanmadığım bu şaibeli muhabir nasıl bana dava açıyor?
İşin doğrusu bu kadının dahil olduğu her işin altında bir şaibe kokusu geliyor.
'Bedavaya eleman' diye çalıştırıldığı odatv.com'a verdiği zarar ortada...
Bakalım bu dava serisinin altından ne çıkacak.
İstifalar ne anlama geliyor
Patronu değiştiğinde Milliyet ve Vatan'da çalışan gazetecilere bir seçenek sunuldu: Dileyen tazminatını alıp ayrılabilirdi. Özellikle Milliyet 10 yıldır, 20 yıldır ya da daha uzun süredir çalışan pek çok gazeteciyle dolu.
Medyada iş bulmanın giderek zorlaştığı, seçeneklerin kısıtlandığı bir sektörde 'İstifa etme' seçeneğini pek kimsenin kullanmayacağı düşünülür değil mi? İnsanlar maaş almadan bile çalışmaya razı, yeter ki iş bulsunlar.
Oysa Milliyet ve Vatan'dan peş peşe bir sürü insan ayrılıyor...
Görsel yönetmen Ali Acar, yazıişleri müdürleri Tahir Özyurtseven ve Cem Dizdar... Köşe yazarı Serpil Yılmaz... Vatan'ın yöneticileri Atilla Güner ve Barlas Yurtsever...
Liste daha da artacak belli ki. Tazminatını alıp istifa edenlerin birçoğu erken emekliliğe hazırlanıyor.
Bu tercihi iyi okumak gerek.
Bu isimlerin istifası Türkiye'de medyanın bittiğini, gazetecilik yapmanın imkansızlığını gösteriyor. İşini iyi yapan insanlara bu sektörde yer yok artık. İnsanların mücadele edecek gücü de kalmadı, medyaya inançları da.
Pek çok kişi fırsat bu fırsat kendine yeni bir hayat kuruyor, tazminatlar da bir süreliğine insanı yaşatacak. İşler düzelene kadar en azına kadar... Ya da işler düzelirse...
Milliyet ve Vatan'daki istifalar medyanın günümüzdeki ruh halinin yansımasıdır: Artık bu sektörde işini yapamayacağını düşünen başarılı gazetecilerin pes etmesi... Medyadan büyük bir göç yaşanıyor.