Organize ol(a)mayan ünlüler
Konser olacak deniyor, adları geçenlerin bir kısmının haberi yok. Sezen diyorlar, haberi var ama niyeti yok... İyi niyetli bir girişim olduğu kesin fakat düşünülmemiş, üzerine çalışılmamış… Gün içinde ‘Ben zaten yoktum’lar, ‘benim haberim vardı ama olmaz demiştim’ler çıkıyor ortaya. Fire üstüne fire veriliyor ve iptal ediliyor, zaten olamayacağı belli olan konser. Öğreniyorum ki, ses tesisatı bile bulunamamış meğer. İstanbul’daki tesisatların büyük kısmı Türkçe Olimpiyatları’nda, kalan kısmını ise Gezi’ye kurmaktan kaçınıyor şirketler. Ya kaos olur, malım zarar görürse kaygısıyla…
Planlar değişiyor, iş ‘yürüyüş’e dönüyor ama sonuç değişmiyor, o da başarılamıyor. 19:00’da Galatasaray’da bir Şevval Sam, bir Pelin Batu, bir Ali Rıza Binboğa. Başka kimsecikler yok ‘ünlü’lerden...
Dün İstiklal’de Kubat’la karşılaştım. Yol boyu beraber yürüdük Gezi’ye. Gezi’de Nilgün Belgün’ü gördüm Gencay Gürün’le ve Haldun Dormen’i rengarenk gömleğiyle… Bir ara Kerem Alışık’la Songül Öden geçti önümden ve Sertab Erener peşlerinden… Edip Akbayram ise Kitchenette’te… Dileyen, dilediği zaman, dilediği yerde anlayacağınız… Belki de organize olmamak lazım.
Zaten her şey öyle başlamadı mı?
Son 10 yılın en büyük keşfi diyorlar Lana Del Rey için. Amy Winehouse’un kaybı ne kadar acıysa, Lana’nın keşfi de o kadar mutluluk verici diyor otoriteler. O büyük keşif, 7 Temmuz’da KüçükÇiftlik’te olacak… Olacak olmasına da, değişik bir hikayesi var bu işin. Lana Del Rey bu yıl bir dünya turnesinde aslında ve bu turne şu anda da devam etmekte. Final tarihi ise 14 Haziran. Bizim organizasyon şirketleri geç kalmış teklif vermekte ve turneye dahil olamamışlar fakat hedef kitlenin Lana Del Rey’i Türkiye’de izleme ısrarı onlardan ikisini bu işin peşine düşürmüş.
Sonuçta zafer Unilife’ın olmuş ve sözleşmeyi imzalamış ama hiç kolay olmamış bu. Turne kapsamında 250 bin dolarlık kaşe bedeli iki şirketin çekişmesi ve Lana Del Rey’in nazlanması sebebiyle 600 bin dolara çıkmış. Aradaki naz farkı 350 bin dolar, yani yaklaşık 660 bin lira...
Lana iyi nazlanmamış mı sizce de?
Farklı deneyimler
KüçükÇiftlik demişken, bir yenilikten haberdar edeyim sizi. 1950’lerin Amerika’sındaki ‘Arabalı Sinema’ olgusu kısa bir süre sonra Maçka’da olacak. Araçların uygun görüş açılarına göre yerleştirileceği, patenli ekiplerin arabalara yiyecek, içecek servisi yapacağı Arabalı Sinema’da tek yapılması gereken radyo frekansını ayarlayıp filmlerin keyfini çıkarmak.
Bir diğer konsept ise Bahçe Sineması. Arabası olmayanların bu keyfi kaçırması olmazdı zaten. Rejisör koltukları ve minderler üzerinde vizyon filmleri ve klasikleri izleme keyfinden bahsediyorum… Bu konseptte biletler iki kategoride satılacakmış. Sadece sinema bileti alınabileceği gibi, yemek sepeti içeren bir seçenek de olacakmış.
Önce Diyarbakır Sonra Erbil !
Günaydın’ların sahibi Cüneyt Asan’la karşılaştık önceki gün. Swissotel’de yeni bir dükkan hazırlıyor şu sıralar. Geçen hafta Orkun Bulut’un AKŞAM Life’taki köşesinde Diyarbakır’a bir dükkan açacağını okumuştum, sordum detaylarını. Asan çok heyecanlı. Diyarbakır’a dükkanı kâr için değil hizmet için açacağım diyor ve ekliyor, “Amaç açılıma destek. Bölge halkını ötekileştirmemek için ayaklarına gideceğiz, orada istihdam sağlayacağız. Tüm tedarikçilerimizi bölgeden seçeceğiz, bölge esnafını da mutlu edeceğiz” diyor. Duyarlı adam Cüneyt Asan, bu adımdan bir sonraki adımının bölgede entegre bir tesis kurmak olacağını da ekliyor söze. Bir bilgi daha paylaşayım sizlerle, Diyarbakır’dan sonra Cüneyt Asan’ın gözü Erbil’de !