Hiç şaşırtmadı beni... Önce telefonda konuştuk, 'Albümü yolluyorum yarın sana, düşüncelerini bekliyorum' dedi... İşlerindeki ciddiyeti ve titizliği hekimliğinden mi gelir bilmem ama ağzından ne çıkarsa onu harfiyen yapar... Ertesi gün albüm elimde... Günün yorgunluğunun üstüme çöktüğü o son saatlerde taktım cd'yi bilgisayara, kulaklıklarımı da kulağıma. Etraftaki koşuşturmaca ve gazetenin hengamesi bir anda flulaştı bende. Bir bir dinledim, sindire sindire... Düzgün kişiliğinin ötesinde, işine olan saygısı ve yaptıklarından dolayı önemlidir bende Ferhat... Herkesin hayatında 'kendi şarkıları' vardır ya... Benimkiler O'ndandır hep. Bu sebepten her yeni albümünü ilk dinleyişimde heyecanım başkadır. Bu da onlardan biri ... Albüm her zaman ki gibi tıka basa dolu. Her şarkı lezzetli, kendine has dokusu olan şarkılar...
'İlk'ler
Bu albüm Ferhat Göçer için ilkleri içeriyor. Her şeyden önce bir şirket değişikliği söz konusu. Albüm, Ferhat Göçer'in Hüseyin Emre'yle yaptığı ilk çalışma. 'Devamı gelecek, çok iyi bir sinerji yakaladık' diyor Ferhat. Albümde yine bir Ozan var ama bu defa Doğulu değil, Çolakoğlu... Bir de Selim Çaldıran... Huzur dolu, pırıl pırıl işlere imza atmışlar.
Risk
Gelelim asıl konuya... Yenilik ve yeni alanlar yaratabilmek adına bir anlamda 'büyük risk' aldığını düşündüğüm Ferhat Göçer, imrenilecek bir işe imza attı. Albümünde şimdiye dek adı sanı duyulmamış birçok isme yer verdi. Bu besteci ve söz yazarlarının albüme kattığı tazelik duygusu, çok kolay yakalanabilecek bir his değil. Sanırım en çok bu duyguyu sevdim...
Saygı
Sonra arabamda dinledim bütün albümü, tek başıma, uzun yolda... Yol bitiminde gecenin bi' yarısı sarıldım telefona ve aradım Ferhat'ı. Düşüncelerimi paylaştım, favorilerimi sıraladım. Konuştuk, konuştuk... 'Seni kutlarım' dedim, nazikçe teşekkür etti ve ekledi, 'Bu albümün gerçek kahramanları yorumladığım parçaların sahipleridir'. Ve bu cevabı alan ben, bir kez daha bu önemli ismin önünde saygıyla eğildim, O fark etmese de...
Gelelim favorilerime: 'Unutmuş çoktan', 'Mehtabın rengi', 'Esirinim' ve 'Oya gibi'... Diğerleri mi? Ben onları hemen değil, zaman içinde sevenlerdenim... Bu hep böyle olmuştur. İstisnasız....
Kartoneti incelerken çok beğendiğim 'Oya gibi'nin, Kubilay Aydoğmuş'un eseri olduğunu gördüm. İsim hiç yabancı değildi. Biraz zihin egzersizi sonrası... Bingo! Meğer kuzenim Akın'ın sınıf arkadaşı 'Bizim Kubi' neler neler yapabilen bi' adammış! Şaşırdım, sevindim... Kulübe hoş geldin Kubi.
Bu hafta...
... Zakkum'un Anason'u fena halde dilime dolandı.
... Keremcem'in sessiz sedasız Van'a gitmesini takdir ettim.
... FM 1992 isimli DVD'yi izledim. İzleyin derim.
... Göksel Baktagir şarkılarına yeniden sardım.
... ZAZ'dan soğudum.
... Haktan'ın yeni bir şeyler hazırladığını duydum.
... Lazy Song (Bruno Mars)'u hayatımdan çıkaramadım.
... 90'ları özledim, YouTube'dan şarkıları dinledim.
... Gülben Ergen'in 'Tesadüf' klibini çok sevdim.
... Yeşim Salkım'ın ilk albümündeki kalitesini hatırladım.
... 'Pembe Panjurlu' diye bir şarkı dinledim... Aklıma Murat Dalkılıç geldi.
... O Ses Türkiye'de dinlediğim birçok sesi çok beğendim.
twitter.com/OnderSariahmet