Caddenin bir ucundan Türkçe bir kelime duydun mu heyecanlanırsın. Türkiye'de olsa yollarının kesişmeyeceği birçok insanla gurbette sadece ve sadece aynı milletten olduğun için her şeyini paylaşırsın. Onlarla sırdaşsındır, yoldaşsındır...
Bulunduğun ülkeye bir Türk takımı geldiğinde hangi takımı tutarsan tut, yüklü bir meblağ verip deplasman tribününe biletini alır desteklemeye gidersin.
Arkadaşlarımla ne zaman bir Türk takımı gelse (o dönem doktora yaptığım) Birleşik Krallık'ın dört bir yanına gittiğimizi, orada yaşayan Türklerle birlikte o ruhun unutulmazlığını hatırlıyorum.
Başka bir şey daha hatırlıyorum: 2013 yılında çok da muhabbet beslemediğim (o zamanlar da beslemezdim) dönemin Cumhurbaşkanı İskoçya'ya geldiğinde nasıl da heyecanla karşılamaya gittiğimizi.... Ne de olsa gurbet ellerde 16 yıldızlı fors dolaşacak, dört bir yan Türk bayraklarıyla donatılacaktı. Gurbette yaşayan bir Türk daha ne istesin! Edinburgh'un caddelerine Türk bayrakları asıldı diye nasıl da yüzlerce fotoğraf çektirmiştik.
Tabii biz bunları yaparken gördüğü yabancılara Türkiye'yi kötüleyenler; Batılıların Türkler ve Müslümanlarla ilgili duymak istediklerini Batılılara söyleyip bundan prim yapmaya çalışanlar yok muydu? Kendisine "Sen hiç Türk'e benzemiyorsun" dendiğinde buna teşekkür ederek karşılık verenler yok muydu?
Hem de nasıl vardı!
Bütün bunları niye mi
anlatıyorum?
New York'ta önemli bir hadise yaşandı. Birleşmiş Milletler binasının tam karşısında 1977'de İhsan Sabri Çağlayangil'in aldığı bina yeniden yapıldı ve Türkevi (Turkish House) ya da bir başka söyleyişle Türk'ün evi oldu. Bu her yönüyle abidevî yapıt Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıldı.
Türkiye'nin ABD'deki temel kamu diplomasisi merkezi olacak Türkevi'nde; Türk kültürünü, dilini ve Türkiye'yi tanıtacak faaliyetler olacağı gibi Ermeni ve Rum lobilerine ve PKK-FETÖ gibi sair terör örgütlerine karşı Türk lobilerinin de buluşma noktası olarak da değerlendirilebilecek.
Dahası daha önce Birleşmiş Milletler binasında verilen odalarda veya otellerin toplantı salonlarında diğer ülkelerle liderler seviyesinde yapılan görüşmeler artık Türkevi'nde yapılabilecek. Bu durum güvenlik bakımından önemli olduğu gibi prestij bakımdan da çok önemlidir. Üstelik daha ilk günden İngiltere Başbakanı Boris Johnson, BM Genel Sekreteri, Finlandiya, Hırvatistan, Ukrayna, Slovenya, Polonya liderleri Türkevi'ne Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmeye geldi bile.
Yani Türkevi sadece yurtdışında çalışan veya eğitim alan Türk vatandaşları için değil Türk Devleti'nin güç kapasitesinin ve kamu diplomasisi faaliyetinin de önemli bir unsuru olacak.
Sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin de değil, dünya tarafından yok sayılan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de Türkevi'nde temsil edilecek.
Peki dünyanın en büyük 5. Diplomasi ağına sahip devleti olan Türkiye'nin bu önemli atılımı kimlerde rahatsızlık yarattı? Başta ABD'deki FETÖ, PKK ve Ermeni lobileri hemen karşı bir kampanyaya başladılar. Bu zaten beklenendi.
Sadece onlar mı? İçerideki mandacılar da dışarının uzantısı olarak Türkiye'nin yaptığı her olumlu işte olduğu gibi alakalı alakasız türlü gerekçelerle Türkevi'ne karşı saldırmaya başladılar. Bu da beklenendi.
Türkiye'nin yaptığı her olumlu şeyi hafifseyen, itibarsızlaştıran; her olumsuzluğu abartıp genel olarak Türkiye'yi yerin dibine sokmaya çalışan malûm müstemleke güruhu yine Türkevi'ne karşı bir saldırı kampanyası organize etti.
İlkokuldan doktoraya tüm eğitim süreçleri ücretsiz olan dahası tüm üniversite öğrencilerinin yüzde 90 gibi dünya üzerindeki rekor bir oranla yurt hizmeti veren Türk Devleti'nin Türkevi'ne harcadığı para yerine yurt yapabileceği gibi vizyoner (!) kıyaslamalar üretenler çıktı.
Türkevi'nin ilk binasının 1977 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı'nın akabinde ABD ambargoları altında, Japonya Büyükelçiliğimizin personel maaşları 70 cent eksik gittiği için maaşlar ödenemeyince Demirel'in "Ülkeyi 70 cente muhtaç ettiniz" dediği bir dönemde bile hangi vizyonla alındığını idrâk edemeyecek bu güruha ne malûmat ne de izahat vermeli...
Bu önemli eseri ülkemize kazandıran, dünya devleti ve küresel aktör vizyonu gösterenlere teşekkürlerimizle...