Margareth Thatcher'ın ölümünden önce kollarını sıvayan Holywood sineması arka arkaya çektiği filmlerle bu sert mizanplili Lady'nin tarihin ve toplumunun unutamayacağı sevimsiz suretini yine gerçeklerini yağmalayarak beyaz perdeye taşımıştı.
Oysa genç İngiliz yönetmen Steve Mc Queen'in ölüm orucunun 66. gününde ölen İrlanda Cumhuriyet Ordusu'nun lideri Bobby Sands'in sükunetli direnişe dönüşen "özgürlük mücadelesini" anlattığı Hunger filminde Thatcher'ın görüntüsüz verilen sesiyle irkilirsiniz...
1980'lerin soğuk ve karanlık İngiltere'sinden gelen "İRA militanlarının siyasi mahkum statüsünü kaldırdığını açıklayan" Thatcher'ın sesindeki metalik tını Maze hapishanesinde yaşanan "ölçüsüz şiddetin" bütün sahnelerini geride bırakır.
Çünkü Thatcher'ın sesiyle muhafazakarlık kisvesiyle İngiltere'den yükselen köktenci piyasa tahakkümünün bir üst akıl gibi İngiliz halkına sonra da diğer coğrafyalardaki halklara ve özgürlüklere nasıl "finansal kanser" misali yapışacağını anlarsınız..
Bobby Sands ölümünden üç hafta önce İngiliz Parlamentosu'na milletvekili seçilirken Başbakan Thatcher da "cisimleşen" o dillere destan Anglo-sakson demokrasi geleneği, Sands'in mahkumiyet kararını bozmaz....
Çok kısa sürede medya terörizmin afyonudur lansmanıyla medyayı yedekleyen Thatcher ultra liberal Hayek beslemesi akılla İngiliz halkına karşı girişeceği pervasız "insani yıkım" siyaset terminolojisinde "Yeni Sağ"diye anılacaktı.
TOPLUM YOK PARAZİT YOKSULLAR VE "KAZANAN" ZENGİNLER VARDIR..
İngiliz işçi sınıfını içerden tezgahlarla çürüten ana medya kirliliği ve güvenlikçi devlet uygulamaları gibi çok aşina olduğumuz yöntemleri kullanan "neoliberalizmin" anasını elbette bugün kalabalık, eğitimsiz, işsiz apolitik- lümpen-holigan gençliğin işsiz/alkolik babaları asla unutmazlar.
Büyük sendikal tasfiye, milyonlarca işsiz, kapatılan fabrikalar, duran üretim, finans kapitalin rehinesi İngiliz kamu ekonomisi, finansal hizmet sunucusu "libor skandal merkezi"
Londra, Thatcher'ın mirasına sonuna kadar sahip çıkan Yeni İşçi Partisi, felsefe bölümleri kapatılan üniversiteler, sosyal konutlarından atılan emekçiler, gözetim altında tutulan göçmenler, Irak ve Afganistan'da sivil/çocuk öldüren İngiliz işgal güçleri,
Thathcer'ın siyasi vizyonunu ele verir..
Thatcher bugün kendisine 40 yıl önce "asparagas medya gücüyle" iktidar yolunu açan Murdoch patentli İngiliz basınının veda manşetleriyle uğurlansa da toplumsal yapısını çökerttiği İngiliz halkının vicdanında bağışlanamaz bir siyasi figür olduğunu yine manşetlerden anlıyorduk.
Bugün bize hayat diye sunulan "müşteri" kimliğimiz ve "borçlanma" aidiyetimiz dışında insan sayılmadığımız yaşam alanımız, sermayeye karlı yatırımdan başka çağrışımı kalmamış "haklarımız", özelleştirilmiş kamu varlıkları, kamera kaydına/polis şiddetine teslim varlığımız, finans kentliğine soyunan ve kentsel dönüşümle soydurulan metropoller, kapatılan fabrika arazileri üzerinden yükselen emlak köpüklerinin ve finans piyasalarının doktrin anası Thatcher'ı
hayırla anamazdık.
"There is no such thing as society" yani toplum diye bir şey yok diyen Thatcher'ın ölümünün ardından "there is no longer Thatcher" demeyi isterdik...