Sivil toplumu 'muhbirleştirerek' toplumsal yapının zeminine dinamit koyacak çok tehlikeli bir uygulama, 'Terörle Mücadele Yasası' kapsamında hayata geçiriliyor.
TMY'de yer alan bu düzenlemeye göre 'terör suçu işlediği iddia edilen kişilerin yakalanmasına yardım edenlere ve bu kişilerin kimlik ve yerlerini bildirenlere devlet para ödülü verecek'.
Yani devlet, 'sivil toplumu' bir anlamda 'devlet adına yetkilendirerek' görevlendiriyor ve gelecek ihbarların doğru çıkması durumunda maddi kazanç sağlıyor.
'Güvenlik devlet pratikleri'nin sivil hayatın içinde derinleşmesiyle ortaya çıkacak toplumsal yarılma ve kolektif paranoyanın sakıncaları şimdiden insanı ürkütüyor.
Bugün itibarıyla kısmen kontrol edilen bütün hısımlıklar, etnik, dini hoşnutsuzluklar ve gerilimlerden doğan 'sübjektif şüphe'nin tırmanarak maddi ödül için yüzlerce terörist ihbarını doğuracağından hiç kuşku duymayalım!
Vatandaşa vatandaşı gözetletmek, izletmek ve 'durumdan vazife çıkartmayla' patlayacak hak ihlalleri ve etnik tahammülsüzlükle, topyekun hukuk dışı bir alana sürüleceğiz.
'Güvenlik' için en gelişmiş istihbarat teknolojisi ve silah yatırımına milyarlarca lira harcayan ülkenin sokaklarında bu defa 'potansiyel terörist avına' çıkmış sivil vatandaşlara da iş düşmesi bir güvenlik zafiyeti mi?
Yoksa 'Terörle Mücadele Yasası' yeni düzenlemelerle günlük hayata ve toplumsal yapıya şekil ve yön veren yegane mutlakıyete mi dönüşüyor?
Böylece kimliğini bilmediğiniz birilerinin kanaatiyle bizi terörist diye ihbar etmesi korkusuyla epeydir daraltılmış anayasal hak ve özgürlüklerimizden uzaklaşarak yaşamak mı bize dayatılıyor..
Bu da 'siyasi etkinliklerden ve siyaseten' temizlenmiş daha pasif bir toplum kurmayacak mı?
YENİ ANAYASA TMY'Yİ AŞABİLECEK Mİ?
Siyasi muhalif eylemler ve hak arayışlarını külliyen TMY kapsamına alan hukuki uygulamalar gösterdi ki TMY anayasayı ikincil ve geçersiz kılacak bir güce sahip.
Anayasal haklardan olan ifade özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlük kullanımıyla 'terör örgütüne üye olma' suçlaması arasındaki sınır bitti...
Örgütlü toplumsal muhalefet yapanların üzerine aksi ispat edilinceye kadar 'terörist' suçlaması yapıştırılıveriyor.
O zaman yeni, sivil ve demokratik anayasa çalışmalarına başlarken, Terörle Mücadele Yasası dururken, yeni özgürlükçü anayasanın 'genişletilmiş' haklarından nasıl yararlanılacak sorusu cevap bekliyor.
Neo-liberal devlete dönüşürken siyasi suç tanımının tamamıyla 'terör suçuna' çevrildiği ve ülkemizde çok uzun süredir 'siyasi suçla' yargılanan kimsenin kalmaması kimsenin dikkatini çekmedi mi?
Uluslararası hukukta bile tanımı belli olmayan 'terör eylemi' hem muğlak hem esnek hem de sübjektif siyasi kanaatlere ve duygusal angajmanlarla temellendirilebiliyor...
Bakınız Ferhat ve Berna, 'parasız eğitim' pankartı açtıkları için tutuklandılar ve 'terör örgütü üyesi' olma iddiasıyla 15 yıl hapis cezasıyla yargılanıyorlar...
Anayasada yazılı 'parasız eğitim' hakkını dillendirmenin karşılığı şimdilik 18 aydır tutukluluk...
Bugün yine duruşmaları var...