"Latin Amerika, keşfedildiği günden beri önce Avrupa sonra Kuzey Amerika sermayesine dönüşmüş ve o uzak iktidar merkezlerinde öylece birikmiştir öylece birikmektedir, her şey, bütün her şey toprak, zengin madenlerle dolu toprak altı, insanlar insanların üretim ve tüketim gücü tüm kaynaklar"...
Avrupa sömürgeci tarihinin "kanlı altın, gümüş coğrafyası" ABD'nin soğuk savaş yüzyılının "darbe ve dikta rejim imalat merkezi" Güney Amerika'nın halkları kaderlerini derinden etkileyen Venezüella Başkanı Chavez'in yasını tutuyorlar ve onun "Bolivarcı devrimci deneyimini" alkışlarla mülkleniyorlardı.
Bolivarcı dedesi Pedro'dan mülhem "bağımsızlık idealiyle" büyüyen Hugo Chavez "kesik damarlarıyla kanayan bu kıtayı" inandığı "21. yüzyılın sosyalizm" hayaline ne kadar yaklaştırdığı tartışmalı olsa da Chavez "daha eşit, daha adil başka bir dünyaya" doğru attığı adımlar tarihe kayıtlanmıştı.
Ve Chavez'in ülkesinde dışlanmış, yok sayılan yoksul halk kesimlerini örgütleyerek kurduğu özgün "alternatif siyasi model; katılımcı demokrasi" kıtaya diğer ABD kuklası yönetimlerini devirecek halk isyanlarına taşıyan "değişim gücünü" aşılamıştı.
Venezüella halkı başkanını uğurlarken, Batı dünyası ve Venezüella'nın beyaz, zengin ABD destekli sağcı muhalefetin "şeytan, iblis, tiran, despot" diye suçladığı Chavez'in gidişiyle derin bir nefes alıyor ve Caracas'ta duvarlara "yaşasın kanser" yazılıyordu.
Edouardo Galeano Chavez'in ölümünün ardından "Evet Chavez bir şeytandı çünkü dünyanın en zengin petrol rezervine sahip ülkesinde evrakları olmadığı için okula gitmeyen iki milyon çocuğu okula göndermişti" diyordu...
GERİYE DÖNÜŞSÜZ VENEZÜELLA'YI KURMAK
21. yüzyıl versiyon Pentagon'un medya destekli kirli operasyonlarını "etkisizleştiren" ve Latin Amerika'yı "neoliberalizm laboratuvarına" çeviren IMF'yi ülkesinden kovan Chavez, "Neoliberalizmin sonu geldi, bazıları güzelliğimizi bozmak istiyor buna popülizm diyor ama duyduğunuz halkın sesi" derken 13 yıllık iktidarında ülke bütçesinin yarısını sosyal hizmetlere ayırıyordu.
Ve Chavez'in 4 büyük toprak sahibi beyaz aile ve 5 özel medya kuruluşunun 40 yıl boyunca yönettiği ülkesinde hayatında oy kullanmamış, nüfus kağıdı olmayan 5 milyon melez, yerli, Afrikalı yoksulu ilk defa "vatandaş" kaydına alarak yüzde 80 oranında seçimlere katılımını sağlaması, zengin-ırkçı orta sınıfın Chavez'den nefret etmesine yetmişti.
1999'da dünyanın en demokratik anayasasını kabul eden Venezüella, UNESCO verileriyle üç yılda okuma yazma bilmeyen kimsenin kalmadığı, kadınların yüzde 81'inin çalıştığı, engelli, emekli, kadın ve çocuk tüm nüfusun sağlık ve eğitim başta tüm sosyal hizmetlerinin devlet tarafından "ücretsiz" karşılandığı, gençlerin yüzde 83'ünün "parasız" üniversiteye gidebildiği, topraksız köylülere toprak tahsisiyle tarımsal üretime yeniden katıldığı, köylerden teneke mahallelere dek halkın siyaseten örgütlendiği, halkın temiz suya kavuştuğu bir ülkeye dönüşüp, Venezüella halkının sosyal refahı yükselip, eşitsizlik dramatik azalınca tabii ki Chavez "terörist-otokrat-şeytan" üçüncü dünya lideri olacaktı.
Ama Latin Amerikalılar bu yüzyılın popüler ve daima "hayır başka bir yol var" diyen devrimci liderine gönderdikleri "Gracias Chavez" haykırışlarını susturamayacaktı...