Yaşam alanlarının, temel hak ve özgürlüklerin, tarihi ve kültürel varlıkların etrafının kalın dikenli tellerle 'çitlenmediği' tek bir gün geçmiyor.
Ve elbette beş kişinin sokakta bir araya gelmesini bile yasaklamadan, kamusal olan ne varsa 'ticarileşmelidir' histerisinin önünü açmak mümkün değil!
Nitekim şarki kapitalist kurnazlığının gözü, Türkiye'nin değil dünyanın sayılı doğa ve tarih mirası Çıralı sahilinin satışı mevzu bahis olunca ne nadide bitki örtüsünü ne de sayıları azalan Caretta kaplumbağalarını gördü!
Ve 1.derecede doğal SİT alanı Çıralı, 10 yıllığına 55 bin TL'ye turizm şirketine kiralandığıyla kalmadı, şirket 3.2 km'lik sahilin 2.5 km'lik bölümü dikenli tellerle çevirmeye kalktı.
O tel örgünün çekilmesi Çıralı sahilinin çimentolaşarak yöre halkı dahil hepimizin para ödeyerek gireceği 'nal gibi markası olan bir otel kompleksine' dönüşmesi demekti...
Çıralılılar tel örgü çekilmesine engel olmak için kumsalda kurdukları çadırlarda gece gündüz nöbet tutarken, yakında 150 yıllık fıstık ağaçlarının arasından çıkacak iş makinelerinin milyonlarca yıldan beri Çıralı'ya gelen Caretta-caretta kaplumbağalarının yuvalarının üzerinden geçeceğini öngörebilirdik...
Jandarma ve greyder güç işbirliğiyle çadırlarda bekleyen Çıralılılara 'müdahale' ederken sahilin gaspına 'uzaktan' şahitlik de ederdik...
İnşaat faaliyetiyle titreyen ülkemizde tarih, tabiat ve kültür varlıklarını korumaya kalkmak, yıkıp-yapma etkinliğine yani para-para ilişkisine mani sakıncalı-ideolojik eylemlerdi...
Böyle sakıncalı-ideolojik hak taleplerine karşı bir yandan demokrasinin vücutlaştığı meydanlar, Taksim'e önerilen proje gibi şehir meydanlarını insanların yürüyerek ulaşamayacağı beton çanağa çevirmekle kalmazdı...
Diğer taraftan da mülki yönetimler üstüne vazife keyfiyetle, insanların gösteri ve yürüyüş ve basın açıklaması yapma haklarını dikenli telle 'yasak bölgeye' taşırdı.
Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi güvencesi altında bu hakları da Karabük Valiliği çitleyivermişti...
Valilik kentin 6 ayrı merkezi noktasında basın açıklaması ve stant açmaya yasak getirdi ve eylemi düzenleyen kurumun yöneticilerinin eyleme katılma sayısını 5 kişiyle sınırladı...
Böylece sokak aralarında sıkışarak yapılacak basın açıklaması sınırlı katılımcısıyla gözlerden uzaklaştırılırken kamuoyu algısında da bir grup meczubun gösterisine dönecekti.
Ne de olsa vicdani yüksüz dikkatimiz, 2002 yılında 55 bin kişi olan tutuklu sayısının bugün nasıl olup da 135 bine dayandığını dert etmezdi.
Çünkü krize rağmen 2011 yılında 10 bin 822 kişinin eklendiği banka mevduatlarının yüzde 47'sine sahip 44 bini geçen milyoner zümresine nasıl dahil olacağına öylesine kilitlenmişti ki...
Dün gelen haberlerde Çıralı'daki inşaatın dava bitene kadar durdurulduğu bildiriliyordu.
Ama yaşanan gelişmeler, bu zihniyetin durdurulacağı anlamına geliyor muydu?