Cumartesi günü Ertuğrul Mavioğlu'nu mercek altına alıp, 'ne yapmaya çalışıyor?' diye sormuştum. 'Radikal'e polis baskını' diye kamuoyuna sunulanın Mavioğlu'nun bir yanıltması olduğunu yazmıştım. Bu arada Mavioğlu, Radikal'den ayrıldı, ayrılırken de hakkında Yeni Akit gazetesinde çıkan geçmiş sabıkaları ile ilgili iddialara sicilinin temiz olduğunu, geçmişte hiçbir suç işlemediğini söyleyerek yanıt verdi. Kanıt olarak da sicil kağıdını yayınladı.
Bugün temiz sicil kağıdı almanın ne kadar kolay olduğu ortada. Rahşan affından sonra suç işlememişse zaten sicilde gözükmez. Temiz kağıdı göstermek eğer geçmişinde cinayet, terör örgütü üyeliği ve soygun varsa, bu suçları yok eder mi? O kağıtla bu suçlardan aklanmış olur mu?
Mavioğlu şunları cevaplamalı: 20 Ocak 1980'de Ahmet Çetin Çavdar'ı öldürdü mü, öldürmedi mi? Cinayet suçundan mahkum oldu mu, olmadı mı? 1987'de Beyazıt Çarşısı'ndaki döviz bürosuna soygun yaptı mı? Bu suçtan yargılandı mı? Cezalandırıldı mı cezalandırılmadı mı? O döviz bürosunun sahibi İlyas Karataş 'Soygunu yapan Mavioğlu ve arkadaşlarını mahkemede teşhis ettim' dedi. Buna karşı bir cevabı var mı? Dahası bu terör eylemlerini 'Haklı devrimci silahlı mücadele' olarak mı görüyor hala?
Son olarak tüm medya mensuplarına bir sorum var: Bir ülkücü ya da İslamcı'nın geçmişinde soygun ve cinayet ile ilgili mahkumiyetler varsa, bırakın merkez medyada yöneticilik yapmayı o medya kuruluşlarının kapısından girebilir mi? Ülkücüler için gayrimeşru olan suçlar devrimcilere serbest midir?
Hukuk yok güç var
Dün Usame bin Ladin'in paramparça olmuş yüzüne bakarken gerilere, bundan 8 yıl öncesine gittim... Irak savaşının tüm hızıyla sürdüğü zamanlardı. ABD, Saddam'ın peşinde Irak'ı yerlebir ediyordu. Bir gün Batı medyasından sevinç çığlıkları yükselmeye başladı. Saddam'ın oğulları öldürülmüştü. Tanınmayacak durumdaki cesetlerinin görüntüleri medyaya servis ediliyor, ABD bütün dünyaya gözdağı veriyordu. Ben Show TV haber merkezinde dış haberleri hazırlıyordum o sıralar. O görüntüler karşısında müthiş rahatsız olmuş, haberi verirken cesetleri göstermememiz gerektiğini söylemiştim. Ancak o günkü tüm karşı çıkışlarıma rağmen o paramparça ceset görüntülerini maalesef haber bülteninde kullandılar. Böylece George W.Bush dünyaya bizim kanal üzerinden de düşmanını ne hale getirdiğini göstermiş oldu.
Dün Bin Ladin'in paramparça olmuş yüzüne bakarken işte o günkü duyguları yaşadım yeniden. Son yıllarda dünyayı kana buladığı iddia edilen kişi öldürüldü. Müslümanları zan altında bırakan, onların hayatını zorlaştıranın elbette en sert şekilde cezalandırılması gerekiyordu ama hukuk hukuk diye bağıran Batı'nın bu kavramla tarif ettiği ile karşımızdaki resim bağdaşıyor mu hakikaten? Adalet başka bir ülkede tepeden inerek, hedefi paramparça ederek ve o görüntüleri dünyaya servis ederek mi sağlanıyor?
İsteyen kendini hala süslü kelimelerle kandırabilir... Doğu-Batı fark etmiyor. Usame bin Ladin operasyonu bir kez daha dünyada hukukun üstünlüğü değil üstünlerin hukuku olduğunu göstermiştir!
Nostradamus 2011
Bin Ladin'in yakalanmasıyla birlikte dünyadaki on yıllık dönem kapanmış oldu. 11 Eylül'ün rövanşı alındı. Peki bu neleri değiştirecek?
- Barack Obama bu operasyonla yeniden doğdu. Büyük bir terör saldırısı yaşanmazsa ABD seçimlerinin kaderi değişecek ve yeniden seçilecek.
- Bin Ladin yok edildiğine göre yavaş yavaş Af-Pak savaşı bitirebilir. (Tabii Taliban karşı atağa geçmezse)
- Bin Ladin'in sonu 11 Eylül dönemini kapatsa da Müslümanlara karşı önyargılar ve ötekileştirme uzun süre devam edecektir.
- Bin Ladin'e karşı kazanılan zaferle birlikte Müslümanlara karşı duyulan nefret tamamen Şiilerin üzerinde odaklanabilir. Bu da Batı ve özellikle de ABD'nin İran politikasını sertleştirmesine neden olabilir. Şer ekseni keskinleşebilir.