Başbakan Erdoğan ve ABD Başkanı Obama'nın salı günü New York'ta yaptıkları görüşmenin birçok boyutu var. Ben bugün Filistin boyutunu Obama açısından ele alacağım, çünkü ABD'de hem iç hem de dış politika malzemelerinin en ateşlilerinin başında geliyor Filistin meselesi. Obama'yı köşeye sıkıştıran, önümüzdeki seçimler için Cumhuriyetçiler tarafından suiistimal edilen bir mesele. O nedenle Erdoğan'ın görüşmesinin kodlarını çözmek için önce ABD başkanının bagajında neler olduğuna bakmamız gerek...
Geçtiğimiz yıl bugünleri hatırlayalım... Obama, BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada bir dileğini dile getirmişti. Demişti ki 'Önümüzdeki yıla kadar anlaşma sağlanırsa İsrail ile barış içinde yaşayan, bağımsız bir Filistin devletini yeni BM üyesi olarak görme yollarını açabiliriz.'
Kısacası iki devletli çözümden yana olduğunu beyan etmişti Obama. Kendini bağlamıştı. Oysa aradan geçen zamanda bırakın çözüme yaklaşmayı işler iyice sarpa sardı İsrail-Filistin cephesinde. İsrail daha da şahinleşti. Fırsat bu fırsat ABD'deki Yahudi lobileri de hareketlendi. Meseleyi bir iç politika malzemesi haline getrdiler. Obama'nın Filistin politikasına meydan okumaya başladılar. Bunun üzerine devreye Temsilciler Meclisi'ni ellerinde bulunduran Cumhuriyetçiler girdiler ve Obama'nın İsrail-Filistin politikasını eleştirerek İsrail'e desteklerini pekiştirdiler. Böylece yaklaşan seçimlerde geleneksel olarak Demokratlar'a giden Yahudi oylarına da göz kırpmaya başladılar.
***
Ama söz ağızdan bir kere çıkar. Obama'nın vaadinden güç alarak Filistin cephesi de hareketlendi. Mahmud Abbas geçtiğimiz günlerde, cuma günü Güvenlik Konseyi'ne bağımsız Filistin devleti önergesi getireceğini ilan etti. Bunun üzerine ABD'li diplomatlar alarma geçti ve önergeye ret oylarını artırmak için temaslara başladılar. Şayet konseyde yeterli ret sayısı çıkarsa Abbas'ın önerisi kuruldan dönecek, çıkmazsa ABD vetoya gidebilir. Ama öyle olursa da Obama kendisiyle çelişmiş olacak. Görüşmeler sürüyor. ABD lideri hem Abbas hem de Netanyahu ile bir araya geliyor...
Kısacası Filistin konusunda iyi niyetli olsa da politik dengeler gereği çok sıkıntılı bir dönemden geçen ve kendi koltuğunu güçlendirmek için İsrail cephesine yaklaşmış bir Obama var Erdoğan'ın karşısında. ABD Başkanı geçen yıl yeniden başlayan barış görüşmelerinden umutlanmıştı ama köprülerin altından bir yıl içinde çözümsüzlük yolunda çok sular aktı. Başbakan Erdoğan ABD'nin iç arenasında yaşanan bu gelgitleri eminim yakından takip ediyordur ama yine de masaya otururken karşı tarafın içinde bulunduğu durumu iyi analiz etmek gerek. Bu meselede Filistin lehine dik duran, en sözü dinlenir hatta tek sözü dinlenir aktör Türkiye. O yüzden Erdoğan'ın yaklaşımı çok önemli. Çözüm için kademeli gitmek daha mantıklı görünüyor. Yani önce yeniden barış görüşmeleri için masaya oturmaya teşvik etmek ve adım adım bağımsız Filistin'in yolunu açmak. Bunun yerine böyle bir ortamda Mahmud Abbas iddiasında ısrar ederse ABD'nin desteğini de tamamen kaybedebilir. Ben Erdoğan'ın devreye girip rest değil, hedef odaklı politika gütmesinin çok daha yerinde olacağını düşünüyorum...
Hrant Dink ve Ahmet Altan
Bu yılki Hrant Dink Ödülü'nün Ahmet Altan'a verilmesine itiraz edenlere soruyorum: Hrant Dink'in Ergenekon'un örgütsel ve derin ağları çerçevesinde öldürüldüğünü herhalde kabul ediyorsunuz. O halde bu ağları deşifre eden, Türkiye'nin karanlık odaklarına cesurca el atan Taraf Gazetesi değil miydi? Ahmet Altan'ın cesareti ve kararlılığı değil miydi? Bu ülkenin şeffaflaşmasında başat rollerden birini oynayan Altan mı hak etmiyor Hrant Dink Ödülü'nü? Hiç mi utanmanız yok? Siz hakikaten kimden yanasınız? Hrant'ın katillerinin bulunmasını sağlayan aydınlanma mücadelesi verenlerden yana mı, yoksa?..