İsabetli siyasi tahmin yapabilmek için önümüze konan metni satır aralarını ve o metni oluşturan şartları göz önüne alarak yorumlamak çok önemli. Amacım AK Parti'nin seçim beyannamesini, o beyannamenin arka planını tahmin ederek yorumlamaya çalışmak. Bunun için geçtiğimiz hafta sonunu Ankara'da geçirdim ve iktidar partisinde esen havayı, anlamaya çalıştım.
Öncelikle Başbakan'ın açıkladığı 'paketi' kaba bir şekilde ikiye ayırmak şart: Ekonomik kalkınma ve siyasi vaatler. Ekonomik kalkınma vaatleri bu yazının esas konusu değil. Zira Başbakan'ın 2023 milli gelir ve büyüme hedefi, gerçekleştirmeyi planladığı projeler, ithalat ve ihracat ile ilgili telaffuz ettiği rakamlar Türkiye'yi üst kulvarlara taşımayı hedefliyor. Bu kısım yorum değil tebriki hak ediyor. (Bazıları bu vaatlere müteahhitlik vs gibi yakıştırmalarla saldırdı, 'ben AKP'yi her halükarda eleştiririm' mantığının ciddiye alınır bir tarafı yok bence.)
Bu beyanname ile ilgili esas üzerinde durmamız gereken nokta Türkiye'nin kırmızı çizgileri üzerine ortaya koyduğu resim. Nedir o kırmızı çizgiler? Anayasa ve başta Kürt meselesi olmak üzere hak ve özgürlükler alanı...
'İlk hedefimiz yeni bir anayasa' dedi Başbakan, ama bu hedefin ne olduğu konusunda pek bir ipucu yok. Yalnızca şu kadar bilgi var elimizde: 'Türkiye'yi vesayetten, müdahaleden arındıracak, ülkenin ufkunu açacak, ekonomiyi, dış politikayı, demokrasi ve özgürlükleri destekleyecek, yeterince kısa, öz, açık, insan odaklı, demokratik, özgürlükçü, günün gereklerine uygun bir anayasa'. Bütün bunlar iyi güzel de suya sabuna dokunur hiçbir ayrıntı yok. Demokratik ve özgürlükçü bir anayasa ile kastedilen ne? Değiştirilemez madde olacak mı? Vatandaşlık tanımı nasıl yapılacak? Bilmiyoruz! Acaba böyle kaçamak bir anayasa vaadi AK Parti'nin bu konuda cesur olmayacağını mı gösteriyor? Yoksa bu aşamada ortaya konacak somut taslağın yol açacağı tartışmalara girmek istemediğini mi?
***
Hafta sonu yaptığım temaslardan edindiğim izlenim ikinci şıkkın ağır bastığı yönünde. Gördüğüm kadarıyla 'hassas' meselelerde mümkün olduğu kadar kucaklayıcı ve genel geçer bir söylem ile seçime gitmek istiyor iktidar partisi. Ayrışmaya ve kavga yaratmaya yönelik bir somut vaat ile ortaya çıkmak istemiyor. AK Parti koridorlarındaki hava TÜSİAD'ın önerisi kadar olmasa da özgürlükler konusunda birçok talebi karşılayacak cesur, sivil ve özgürlükçü bir anayasanın hedefte olduğu.
Gelelim büyük gürültü kopartan Kürt meselesi ile ilgili vaatlere. Şu kadarını söylüyor: Özgürlük ve güvenlik arasında denge kurulacak, özgürlüklere taviz vermeden terörle mücadeleye devam edilecek. Bu vaatler yeterli değil. Ancak... Geriye dönüp bakınca hükümetin son birkaç yılda attığı adımları önceden anons etmediğini görüyorum. Devlet kanalı Kürtçe yayına başladı, yer isimleri geri verildi, Kürtçe bölümler açıldı... Bunlar Türkiye için hakikaten büyük adımlardı. E bu adımlar için bir önceki seçimlerde somut vaatte bulundu mu AK parti? Hayır! Anladığım kadarıyla atılacak adımların önden anonsunu yapmayıp belli çevreleri ürkütmeme politikası güdüyor iktidar. Bu politika şeffaflık açısından doğru olmayabilir ama Kürt açılımı ile ilgili yaratılmaya çalışılan havaya, Türkiye'de bir türlü yok edilemeyen 'korku atmosferine' Habur'dan dönüşler sırasında yaşananlara bakınca maalesef pek de anlamsız gelmiyor bana.
Bana anlamsız gelen başka iki nokta var metinde. Birincisi çevre ile ilgili söylem. AK Parti maalesef çevre konusunda çok sabıkalı. Doğru dürüst bir çevre politikası yok ve acımasız bir büyüme hedefi ile doğaya karşı çoğu zaman kayıtsız. O nedenle Başbakan'ın dile getirdiği vaatler 'yeşillendirerek arayı kapatırız' mantığında. İnandırıcı değil.
AK Parti'nin muhafazakar kimliğini göz önüne alınca beni şaşırtmayan ama üzen başka bir vaat ise kadınlarla ilgili. Beyannamede başlığı görünce heyecanlandım önce: Yalnız kadınlara stüdyo daire. Vay be dedim, AK Parti eş, anne, kız kardeş kategorisinden gayrı, 'tek başına yaşayan, bekar ve bağımsız kadın' diye bir kategori olduğunu da hatırlamış. Öyle değilmiş tabii! Yalnız kadın ile kasıt dul ve çocuklu kadın. Şehirli, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan ve yalnız yaşayan kadının adı tabii ki yok.
Beyanname ile ilgili üzerinde durulacak birkaç nokta daha var ama yer yok maalesef. Perşembeye devam...