Çin atasözü olarak ünlenmiştir: "Bir insanı tanımak istiyorsan onunla yola çık."
Ama sadece Çinlilere ait değildir
Hazret-i Ömer'e, bir kişiyi övdüklerinde, şöyle dediği de rivayettir:
"Bu ikinin ticareti, komşuluğu, yol arkadaşlığı nasıldır, bilir misiniz, onu söyleyin."
CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve yol arkadaşları, birbirlerini tanımaya başlamış.
Dün tepkilere ve cevaplara biraz baktım.
"Bugünün Atatürk'ü" diyecek kadar ileri gidenler, şöyle şeyler söylemiş:
"İmam bayıldı."
"İkiyüzlü ve kibirli."
"Etik ve siyasi zeka sorunu."
"Avanak sürüleri halinde peşinden gittik."
"Ben bir 'kek' miyim?"
"Bu otobüsten inerim arkadaş."
"Hakkımı helal etmiyorum."
"... gibi ortada kaldık."
"Adam sandım."
"Gereksiz, şuursuz mitingler; anca Rize MV olursun, seçilirsen."
"Fragman fena değildi, film kötü çıktı."
"Anlaşıldı, her şey çok güzel olmayacak."
'Akepeliler'in kibrinden dem vurup, İmamoğlu'nun kalp işaretini paylaşanlar, şimdi onun için 'kibir' başlığını sosyal medyada TT (trend topic/gündem başlığı) haline getirdiler.
İmamoğlu bunu hak etmek için ne yaptı?
'Akıllı' olanlar için bunun cevabı uzun:
Kimse işten atılmayacak dediği halde İBB çalışanlarını kovdu (sonra bir kısmını mahkeme kararıyla geri almak zorunda kaldı); yerlerine HDP'lileri aldı, bu kez ittifak ortağı İyi Parti'den tepki gördü; vaatlerinden süt dağıtma ve birkaç temel atma dışında hiçbirini bırakın yapmayı, başlatmadı bile; israf diye sergilediği hizmet araçlarının yerine daha fazlasını kiraladı; bütçesini aştığı belediyeyi borçlanamaz hale getirdi; belediye otobüslerini bakımsızlıktan yaktı; indirim vaat ettiği su faturalarına, otobüse üst üste zam yaptı, indirim kararlarını veto etti; İstanbulluya hizmet etmek yerine cumhurbaşkanlığı adaylığını kovalayacak 'yurt mitingleri'ne çalıştı; çalışmadan 3 yıl su gibi geçince önce 'en çok metro çalışması yapılan tek şehir' diye bir bir kategori 'icat' etti, o da tutmayınca 'çalıştırmıyorlar' kampanyasına sığındı...
Uzun lafın kısası, belediye başkanlığı yapmadı.
Ama -İmamoğlu'na göre- 'akıllanması gerekenler' için sebep bunlar değil;
Ya ne?
'Beğenmedikleri gazetecileri otobüsüne almak!'
Onlara göre 'diğerleri' dışlanmalıydı.
'Yeni Atatürk' diyecek kadar ileri götürdükleri adamları 'başkalarına' yüz verince 'bedel ödetmeye' kalktılar.
İmamoğlu ise, 'bizimkiler nasılsa bana oy verecek, dışarıdan oy toplayayım' diye düşündü.
Biri 'sınıfsal', diğeri 'siyasal' hesap...
Önce İmamoğlu'nun danışmanı rest çekti, "200-300 kişinin dediğine bakmayız" dedi.
Kitle, "Sen kime 200-300 kişi diyorsun" diye ayağa kalktı.
İmamoğlu baktı ki konu 'gazetecilerle fotoğraf' olmaktan çıktı, kavga geliyor; 'kavganın yönünü' değiştirmeye yöneldi.
"Seçkinlerle kavga eden siyasetçi" rolüne soyundu.
Topa sert girdi, "Vız gelir, tırıs gider. Hırslarına yenilmişler. Akıllı olun" dedi.
Ali Koç'un 'Fenerbahçe Başkanı' sıfatıyla gösterdiği tepkiye, 'Koç Holding YKB BV, Koç Ailesi' diye muhatap alarak cevap vermesi de bu yüzden.
Aynı stratejiyle bir şey daha söyledi, "Ben çiftçi çocuğuyum" dedi.
Wikipedia'daki özgeçmişine baktım; epey bir övgüyle yazılmış.
"Ekrem İmamoğlu, 4 Haziran 1970'te, ticaretle uğraşan Hasan İmamoğlu ile çiftçilik yapan Havva İmamoğlu'nun oğlu olarak Trabzon'un Akçaabat ilçesine bağlı Cevizli köyünde doğdu" diye yazıyor.
Baba tüccar, anne çiftçi sayılmış. Muhtemelen bağ bahçe, fındık, hayvancılık işleriyle uğraştığı için.
Baba, 1987'de, oğlu liseyi bitirdiğinde aileyi İstanbul'a taşımış, Beylikdüzü'nde ilk arsayı 1991'de almış ve inşaat işine girmiş.
Oğul İmamoğlu da 1992'de Güngören'de 'Akçaabat Köftecisi'ni kurmuş, büyütmüş; İstanbul'un farklı ilçelerinde şubeler açmış. Ancak Wikipedia'ya göre 'sistemi yönetebilecek ikinci bir ortak bulamadığı' için 2001'de o işten çekilmiş; inşaat şirketinin başına geçmiş. (Ne demişti Hz. Ömer; 'ticaretini bilir misiniz?')
Bu arada KKTC üniversitelerinden birinde inşaat mühendisliği bölümüne başlamış, olmamış; bir başkasının iletişim fakültesine geçmiş, o da olmamış, Istanbul Üniversitesi İngilizce İşletme'ye yatay geçiş yapmış, 1994'te oradan mezun olmuş. (Yani Münih Güvenlik Konferansı'nda sergilediği İngilizcesi buradan geliyor.)
1990'larda ANAP'ta siyasete girmiş, o serüven gençlik kollarından ileri gitmemiş, 2000'li yılların başında CHP'ye yaklaşmış.
Bu özgeçmişte 'çiftçi çocuğu' ile 'müteahhit çocuğu' arasında bir isim koymanız gerekirse, hangisi daha uygun düşer?
Ama 'Koç'larla, seçkinlerle kavga edilecekse 'çiftçi çocuğu' olmak gerekiyor!
Devam edelim.
İmamoğlu, tepkilerin büyümesi üzerine, 'yanlış kurduğum cümleler için özür diliyorum sadece' dedi.
Hangi cümlenin yanlış olduğunu kendisi söylemedi; yanlısı medya, 'vız gelir tırıs gider' kısmından özür dilediği şeklinde 'tevil' etti. (Her şeyi de o söyleyecek değil ya!)
Destekçilerine 'akıllı olun' davetinden geri adım atmadı.
Aksine, onları 'tedavi etmeye' davet edeceğini açıkladı.
Tarih de verdi; "uygarca duygularını bana aktarmak isteyen herkesi 19 Mayıs bayramı öncesi ya da sonrası tespit edeceğim bir ortama davet edeceğim, dinleyeceğim."
Sonra da ekledi, "Akıl hepimize lazım. İnsanın bazen aklını başından alan durumlar olabilir. Ama bunları da tedavi etmekle yükümlüyüz" dedi.
Bakalım kimler tedaviye gidecek?
Benim bazı tahminlerim var:
İşaretlerini sosyal medyada görmeye başladık bile.
Zira eleştirenlerden bazıları, 'kollarını açsa, gel dese' beklentisini açıkça dile getirdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun röportaj vererek CHP camiasına meşru ilan ettiği bir sosyal medya ünlüsü, önce "Gri eşofman altını aday göstersinler, oy veririm" mesajını aktardı, sonra seviyeyi "Birinci turda herkes istediğine oy versin. Sonra tuvalet terliği de gelse oyu basacağız. Yapacak bir şey yok"a kadar indirdi.
Netice olarak, bazı soruları şuraya bırakalım, cevaplarını bekleyelim:
Bakalım kimler, "İmamoğlu'nun belirleyeceği gün ve ortamda" ve "uygar bir biçimde tedavi olmaya" gidecek?
Uzlaşma 'gri eşofman altı' üzerinde mi, 'tuvalet terliği' üzerinde mi sağlanacak?
Uzlaşma sağlanırsa 'döveriz de, severiz de ama yedirmeyiz' kampanyası mı başlatılacak?
Bu durumda Millet İttifakı'nın göstereceği aday 'tuvalet terliği' olarak anılırsa 'hakaret' sayılacak mı?
Sorunsal!
Cumhuriyeti kuran parti...
Sosyal demokrasinin kalesi...
Türk solunun adresi...
Demokrasi bileşenleri...
6 partili tarihi manifesto...
Solda biat kültürü yok!
Sonra?
Tıpış tıpış oy vereceksiniz!
Akıllı olacaksınız!
Aday seçenekleri?
'Gri eşofman altı' veya 'tuvalet terliği'?
Salim kafayla düşünün...
CHP Genel Merkezi'nde hava güzel
Kılıçdaroğlu, 'belediyecilik yapsın' dediği halde cumhurbaşkanlığı mitinglerine kalkışan İmamoğlu'nun bu durumundan memnundur.
Genel Merkez'de, "Kemal Bey'le kazanamayız" diyenler de dönüyor...
Çatışma istemiyorlardı, şimdi "İmamoğlu kendi ayağına sıktı, iyi oldu" diyorlar.
Taklit
İmamoğlu, Fenerbahçe'den gelen tepkileri Koç Ailesi'ne, sosyal medyadan gelen 'ünlülerin tepkisi'ni 'ünlüler'e döndürerek, kendince 'güç odaklarıyla kavga' senaryosuna oynuyor.
"Erdoğan'ı taklit etmeye çalışıyor" diyorlar.
Beleş taklitçiyi müsamereye çıkarır, gülerler.