Hayatta kalma ilkelerinden en çok bilinenidir: “Bataklığa düşerseniz, çırpınmayın. Bu sizi dibe götürecektir.”
***
Sözcü yazarı Rahmi Turan: Bir CHP’li Saray’a (Külliye) gitti, Cumhurbaşkanı ile CHP başkanlığı konusunu konuştu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: Doğrudur, isim veremem.
İletişim Başkanlığı: Cumhurbaşkanlığı’na böyle bir ziyaret ve Cumhurbaşkanı ile böyle bir konuşma olmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kimin geldiğini açıkla, ispatla.
Kılıçdaroğlu: Saray bize komplo kuruyor.
Rahmi Turan: Külliye’ye giden kişi Muharrem İnce, kaynağım Talat Atilla.
Talat Atilla: Bana bu bilgiyi veren CHP’li bir isim. Kılıçdaroğlu’na doğrulattım, o açıklasın.
Muharrem İnce: Kılıçdaroğlu’na birlikte ortaya çıkaralım dedim, kabul etmedi. Bu CHP içinde bir çetenin kumpasıdır. Birlikte tatil yapan kişiler, onlar kendilerini bilir.
Rahmi Turan: Yanıldım; Cumhurbaşkanı’ndan, Muharrem İnce’den ve okurlarımdan özür dilerim. CHP bir araştırma komisyonu kurarak konuyu mutlaka aydınlatmalı.
Sözcü yazarı Uğur Dündar: Bu bilgi bana da geldi, yazmadım.
Talat Atilla’ya en yakın CHP’li araştırılsın.
Durumun özeti bu...
***
Ama CHP, kendisine en büyük desteği veren gazete ve gazetecilere, cumhurbaşkanı adayına rağmen, “kumpasçı CHP’linin bulunması” çağrılarını “CHP’ye yönelik kumpas” diye örtmeye çalışıyor.
MYK’da “kim bu CHP’li” diye sorulmuyor.
Aksine, Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcü Faik Öztrak, “Gazeteci Rahmi Turan bu bilgiyi ‘saraya yakın bir kaynaktan’ aldığını söylemiştir” diyerek, Turan’ı açıklamaya çağırıyor.
Oysa Turan böyle bir şey söylemedi; yazısında da bu çağrıya cevap vermedi.
Aksine, herkes kaynağın “CHP’li” olduğunu söylüyor.
Anlaşılan CHP yönetimi, kumpasçı CHP’liyi korumaya almış.
Ama bunu açıklamak zorunda kalmak da Öztrak’ı zorlamış.
Bu benim izlerken edindiğim izlenim.
Zira Öztrak, bürokrasi geçmişiyle de CHP yöneticisi olarak da ‘uzlaşma’ ve ‘çözüm’ üreten bir isim olarak tanınır.