Üniversitelerde 'eylem hakkı'nı savunurken, 'öğrenim hakkı'nın engellendiğini bilinçli olarak gözden kaçırıyorlar.
'Protestoları' överken Türkiye'nin uzay projesine burun kıvırıyorlar.
'Gençliğe övgü' adı altında 'goygoy' yaparak 'siyaseti' ucuza getiriyorlar.
Gençler;
Siz bakmayın onlara.
Goygoyculara...
Bir dönem, ders bitiminde üniversiteden ayrılan öğrenci kalabalığının önüne pankart açarak "Kitle yürüdü" diye propaganda yapan 'örgütçü'lere...
'El uzatıyorum' diye gençlerin kollarından tutup 'karşıt siyaseti' dövmek için sopa olarak kullanan siyaset oligarklarına...
Eylemler, karşı çıkışların 'demokratik' ve 'başkalarının özgürlüğü' gibi sınırları olduğu söylenir.
Doğrudur.
Ancak eksiktir.
Eylemlerin, karşı çıkışların 'delikanlılık' sınırı da vardır.
Daha önemlidir.
'Bizler seçkiniz, zekiyiz, ayrıcalıklıyız' dediğinizde 'delikanlılık'tan çakar, 'kibirliler ülkesi'ne geçiş yapmış olursunuz.
Burada da sizi daha çok kibirli 'oligarklar' bekler.
Halka rağmen halk için 'yeni insan-yeni toplum yaratma' iddiasındaki sözde 'tanrı'lar...
Onların enerjisi sizin kibrinizdir.
'Deli-kanınızla' beslenirler.
Üniversitelerin yönetimi, rektör seçimi/ataması, akademik özerklik konuları bu yazının konusu değil.
Sadece, sırtını dönerek 'küstüm' eylemi yapan hocalara, "Üniversitemiz dünya listelerinde nerede" diye sorun.
"Çin üniversiteleri hangi seçimle gelen rektörler sayesinde listelerin başını doldurarak bizi geri itti" diye sorun.
"Dünyanın iyi örneklerine bakarak bir yönetim sistemi önerdiniz ve bunun demokratik mekanizmalar içinde mücadelesini verdiniz mi" diye sorun.
Yeterli.
Bugün 'Aa uzaya çıkıyormuşuz' diye dalga geçen; 'ne işimiz var uzayda' diye köpüren, roket maketini gerçeğinden 'liyakatli' bulan 'zeka'nın sizi temsil ettiğini düşünebilirsiniz.
Ama yarın -inşallah- olabildiği kadar iyi öğrenim görerek; o yerli uzay, uydu, roket, jet motoru, uçak, savunma sanayi, elektrikli otomobil ve 5G gibi projelerde rol alacaksınız.
Üniversitelerdeki parçacık fiziği, kimya, metalurji alanlarında; endüstriyel tasarımda, markalaşmada, moda deyimle 'start-up'larda fark yaratma yarışına gireceksiniz.
Fark yaratmak için bazı şeyleri 'fark etmeniz' gerekecek.
'Devrimci'lerin 'iyi mühendis', 'muhafazakar/dindar/milliyetçi'lerin 'liyakatsiz mühendis' olmadığını örneğin.
ODTÜ'lü İTÜ'lü ile Erciyes'li, Selçuk'lu ile, Boğaziçi'li KTÜ'lü, Çukurova'lının, Bilkent'linin yan yana aynı projelerde çalıştığını, birlikte 'girişimci/paydaş' olduğunu...
Siyaset oligarklarının 'liyakat' tartışması yaptığı bakanların, genel müdürlerin, birim başkanlarının, proje liderlerinin aynı üniversitelerden, aynı liyakatlerle yetiştiğini...
'Peynir gemisi' diye, 'uzay senin neyine' diye, 'hani gaz çıkacaktı' diye, 'elektrikli otomobil nerede' diye enerjinizi emenlerin bir avuç goygoycu olduğunu...
'Kahrolsun' demekle hiçbir şeyin kahrolmadığını; 'yaşasın' demekle de hiçbir şeyin yaşamadığını fark edeceksiniz.
Barış demekle barışın, demokrasi demekle demokrasinin gelmediğini...
Hepsi için 'bir şey üretmek' gerektiğini...
'Eylem'in bunlardan 'biri' ama 'hepsi' olmadığını...
'Öğreten adam'a dönüşme riskini büyütmeden burada keseyim...
Önceki yazımda, Türkiye elektronik sanayinin lider kuruluşu ASELSAN'ın çevresinde nasıl bir teknoloji iklimi oluşturduğuna, bu iklimde oluşan ve büyüyen teknoloji şirketlerine değinmiştim.
gucumuzbir.com platformundaki hikayelerini izleyin.
Eskişehir'de Türkiye Uçak Sanayii A.Ş (TUSAŞ/TEI) tesislerinde 'kemiksiz' 5 yıl içinde Türkiye'nin ilk yerli ve milli jet motorunu tasarladı, üretti ve son test aşamasına getirdi; üstelik test düzenekleri de burada yapıldı.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş, Türkiye'nin ilk yerli savaş uçağını, İHA'sını tasarladı, üretim sürecine getirdi.
Savunma Sanayi Başkanlığı şemsiyesi altında yüzlerce şirket, Türkiye'nin savunma, havacılık, uzay, bilişim, yazılım altyapısını yerlileştiriyor.
Bir özel şirket olarak Baykar, Türkiye'nin ilk yerli ve milli İHA'sını tasarladı, üretti ve sadece Türkiye'nin değil başka ülkelerin de ulusal bağımsızlığına büyük katkıda bulunuyor.
TÜBİTAK'ta tasarlanıp üretilen yerli uyduyu, Roketsan'ın roketi uzaya çıkardı; üzerindeki radyasyon ölçer cihaz ODTÜ'de üretildi.
(Bütün bunların 'kimlere ve hangi ülkelere rağmen' başarıldığı uzun ve öfkelendiren bir hikayedir ve bilenler tarafından mutlaka 'yazılmalı'dır.)
Bunları yapanlar Türk üniversitelerinde yetiştiler.
Bu kurumlar bizzat gezip incelediklerim.
Hiçbirinde bir hayat tarzına, bir üniversiteye, bir ideolojiye veya siyasal seçime dayalı 'mühendis tercihi' görmedim.
Ben teknik alandan ele aldım, sizler bunu kamu yönetimine, sosyal bilimlere genişletin...
Neresinden dalga geçecek, neresinden 'liyakat' sorgulaması yapacaksınız?
ODTÜ'yü överken, yöneticilerini düne kadar AK Parti hükümetlerinin Başbakanı ve bugün de Cumhurbaşkanı olarak atayan Recep Tayyip Erdoğan'ın liyakat ölçütlerini hangi 'cetvelle' sorgulayacaksınız?
Ve bunu hangi 'bilimsel etik'le ya da 'delikanlılıkla' kendinize izah edeceksiniz?
İtirazı olan varsa, bir kenara not etsin.
Sadece sözünü ettiğim kurumları 'biraz' incelesin, sonra konuşalım...
ABD'YE GÜNDEM İHRAÇ ETTİK: YENİ PARTİ!
ABD'de arkasından teneke çalınarak gönderilen eski başkan Donald Trump'ın yeni parti kuracağı tartışılıyor.
Arkasından "Sarayı ziyaret eden Cumhuriyetçi partili" söylentisi de çıkarsa şaşırmam!