CHP’nin İstanbul Büyükşehir belediye başkan adayı Mustafa Sarıgül, epey bir zamandır televole programlarından fırlamış bir sunucu edasıyla düğünde, dernekte, nişanda, taksi duraklarında hepimizi eğlendirmeye devam ediyor.
Yalnız bu aralar biraz form düşüklüğü yaşıyor olmalı ki bazı medyatik durumları iyi değerlendiremiyor. Mesela, “Çare Sarıgül” sloganı eşliğinde Mandela’nın cenazesine katılıp mutlaka fotoğraf karesine bir şekilde girmeliydi! Bizi bu gösteriden mahrum ettiği için biraz kırgınız doğrusu... Eminim, İstanbul’u alamazsa Mandela’ya gitmediği için duvarları yumruklayacaktır.
Biz onu icraatlarından değil, her gösteride fotoğraf karesine giren duruşundan tanıyoruz. Uzun yıllardır Şişli belediye başkanlığı yapmasına rağmen, ismi şu ana kadar ilçesine kazandırdığı hiçbir ciddi eserle ve projeyle anılmadı. Ama bazı konularda çok maharetli olduğu söyleniyor. Kılıçdaroğlu, Sarıgül’ün bu maharetlerinin farkında mıdır bilemem ama Deniz Baykal’ın çok iyi bildiği kesin. Baykal’ın o meşhur kurultayda yaptığı konuşmadaki şu sözler hâlâ kulaklarımda: “Rüşvet var mı? Var. Nerede? Şişli Belediyesi’nde. Belgesi var mı? Somut olarak rüşveti kanıtlayan dört belge var. Hem de yok denilen yapı kullanma izin belgesiyle birlikte rüşvetin belgelerinin tamamı bulundu.” Bunları ben söylemiyorum Baykal söylüyor...
Herhalde şu günlerde Sarıgül her sabah kalktığında aynanın karşısına geçip “Anne ben çare miyim?” diye soruyordur, belki biraz da duvarları yumrukluyordur… Zira yıllardır neyin çaresi olacağını bir türlü keşfedemediği için, “çare” kelimesi bile Sarıgül’ün biçareliğine dönüşmüş durumda. Gerçekten de aylardır bize papatya falı açtıran Sarıgül’ün “Çare benim” demekten öte İstanbul’a ne yapacağını, ne tür projeleri olduğunu duyan, bilen varsa beri gelsin…
Şu ana kadar bu konuda kimse bir şey söylemediğine göre, ben sadece Sarıgül’ün kimler için “çare” olabileceğini anlamaya çalışıyorum.
Mesela, CHP’ye yeniden kayıt yaptırdığı gün coşkuyla, “İstanbul’u eski güzel günlerine döndüreceğiz” ifadelerini kullanıyordu. Çok doğru bir ifade… CHP’nin yönettiği susuzluğun, yolsuzluğun tavan yaptığı o kâbus dolu İstanbul’u çok özlemiştik doğrusu! Bence de İstanbul’u CHP’li kâbus günlerine geri götürmek için tek çare sensin Sarıgül...
Sarıgül, 2009’da Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’da aldığı oyun bir gram üstüne çıkarsa, Kılıçdaroğlu için de gerçekten çare olabilir ve koltuğunu elinden alarak Kemal Bey’i bu eziyetten kurtarabilir... Zaten “Erdoğan’dan nefret edenler cemaati”nin tek istediği de bu değil mi?
“Çare Sarıgül” sloganının memleketimize kazandırdıkları bununla sınırlı değil elbette. Daha sırada Gezi çapulcuları var, dindarlardan ve başörtülülerden hesap sormak isteyen Kemalist intikam tugayı solcular var, var da var yani…
Mesela geçtiğimiz hafta, Sarıgül’ün CHP’li ve Kemalist sanatçı dostları Taksim’de buluştular ve “Türban bu ülkedeki gericiliğin, hem de dinci gericiliğin şeriatın simgesidir ve şiddetle reddediyoruz” diyerek dindarlara küfrettiler.
Bir haftadır bu hakaretlerle ilgili bir tepki koymadığına göre, demek ki Kemalist intikam tugaylarının da çaresi Sarıgül…
Evet, yıllardır devrim hayalleri kuran evde kalmış solcuların da, andımızı kaybettikleri için gözyaşı döken Kemalistlerin de, hâlâ ‘vesayet’ hasreti çeken ulusalcıların da, Tayyip Erdoğan’a bir türlü alışamayan Nişantaşı’nın üzgün şişmanlarının da çaresi sensin Sarıgül...
Demek ki ‘çare’ olmak öyle kolay bir iş değilmiş. Bu yüzden de Nişantaşı’nda başka, ulusalcı Kemalistlere başka, Eyüp Sultan’daki hacı emmilere bambaşka bir Sarıgül kopyası sunan Mustafa Sarıgül’ün sofistike kıvraklıklarının ve çok özel maharetlerinin olduğuna inanıyorum. Düşünebiliyor musunuz hepsinin de rengi, kokusu, gülüşü farklı ve de her derde deva… Yalnız küçük bir problem var bunların hangisi ‘çakma’, hangisi gerçek Sarıgül orası biraz karışık…
İşte bu Sarıgül, İstanbul’da dev projeleri hayata geçiren, vizyonuyla, hizmet kalitesiyle İstanbul’u dünyada yıldızlaştıran Kadir Topbaş’la yarışacak. Bildiğimiz kadarıyla başkanlık yarışı hizmet ve projeyle yapılır. Eğer Sarıgül, geçmişte CHP yönetiminin de tescil ettiği meziyetleriyle yarışacaksa orasını bilemem. Ama hizmet yarışının galibi bellidir: Kadir Topbaş…