ABD’nin Suriye’den askeri güçlerini çekme kararı dünyada şaşkınlıkla karşılandı. Sanırım bu şaşkınlık ülkemizde de geçerliydi. Son yıllarda iki ülke arasında zemin seviyesine inen güven ortamında bu açıklamanın neye delalet ettiğine şüpheyle yaklaşıldı.
Oysa bu süreç bir günde oluşmuş değil. Bu bilinmeyen bir şey de değil. Ancak alınan bu sonucun tahmin edilmediği de görülüyor. Oysa Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde bu süreci ilmek ilmek ördü. Burada hassas nokta, Türkiye’nin gerçek gücünü fark etmesi, bağımsız, çok yönlü, rasyonel politika ve stratejiler geliştirebilmesiydi.
Türkiye, Suriye ve terör konusunda ahlaki üstünlüğe sahipti. Ancak ahlaki üstünlük maalesef yumuşak ve sert güç koordineli şekilde devreye girmediğinde etkili olamıyor. İşte Türkiye, bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muazzam liderliği ile bunu başardı. Nitekim Le Monde, çekilme kararını “Erdoğan’ın zaferi” başlığıyla duyuruyordu.
ABD’nin Suriye’de YPG/PKK yanında aldığı pozisyonun sürdürülebilir olmadığını sayısız kez yazdık. Bunun ortaya çıkması için Türkiye’nin kararlı duruşunu sürdürmesi, bu arada 15 Temmuz gibi engellere takılıp kendi içine dönmemesi gerekiyordu. 15 Temmuz işgal girişimi birçok faktörle ilgilidir ama en çok da Suriye’deki dizayna Türkiye’nin seyirci kalmasıyla ilgili olmuştur.
Bugün (dün) aynı zamanda Fırat Kalkanı Harekatı’nda Türk ordusuna El Bab’ın kapısını açan Akil Tepesi operasyonunda 16 askerimizin şehit oluşunun sene-i devriyesi. Onları rahmetle anmadan geçemeyiz. Çünkü bugün yaşananlar, milleti için canını hiçe sayan nice şehitlerimizin sayesindedir.
ABD’nin çekilme kararı sonrasında dün bir önemli hadise daha yaşandı. Azez’de Suriye’deki Türkmen, Arap, Kürt ve Hıristiyanlardan mürekkep 150 aşiret lideri büyük bir toplantı tertip etti. Bu toplantıda “Yüksek Aşiretler Konseyi” oluşturularak, DEAŞ ve PKK’dan temizlenmiş ve temizlenecek bölgelerdeki yerel halkın temsil makamı oluşturuldu. Aşiret liderlerinin bu birlik girişimi şüphesiz Türkiye’nin varlığıyla mümkün olabildi. Çekilme kararı ise bölgede büyük bir coşku ve beklenti yarattı. Tüm liderler TSK ve ÖSO ile birlikte terör örgütlerinin bölgeden temizlenmesine tam destek vereceklerini ifade ettiler. Bu birliğin Suriye’nin siyasi geçişinde de etkin olacağı açıktır.
Tabii bölgede taşlar böyle yerinden oynayınca, yeni denklemlerin nasıl kurulacağı da dikkatle izleniyor. YPG/PKK, ABD korumasından olunca, Esed ile nasıl bir ilişkiye geçecek? Rusya ve İran bu konuda nasıl bir tutum alacak? Bunları şüphesiz Türkiye yakından takip edecek ve devrede olacak.
Hasılı, büyük bir dizaynın bozulduğu, Türkiye’nin ciddi bir başarı kazandığı ortada. Bölgedeki en tecrübeli ve en meşru aktör Türkiye. Emperyal bir amacı olmadığı gibi, bölge halklarının da kurtarıcı olarak güvendiği bir ülke olarak, ağırlığını tüm süreçlere koymuş vaziyette.