Türkiye’de Gezi’den beri Doğan Medya eliyle tırmandırılan terör ortamı hedef gösterdiği milli medyaya bomba atılması girişimine kadar uzandı. Aydın Doğan’ın parlattığı Demirtaş’ın HDP’si bu sayede elde ettiği ödünç oylarla MHP kadar milletvekili çıkardı ama yine de demokrasi oyununa katılmayarak teröre yöneldi.
Bir örgütün siyaset kodlarını çözmek için onun kuruluş dönemine bakmak gerekir. HDP’nin ‘sırtını dayadığı’ PKK, tarihsel Kürt davasından çıkmış bir örgüt değildir. Türkiye’de Stalinci bir devrim gerçekleştirmek için Kürtleri siyasal hedeflerine payanda yapmak isteyenler tarafından kurdurulmuştur. Öcalan’ın kendisi de kitaplarında bunu vurgular. PKK ilk dönemlerinde, Türkiye’de geleneksel Kürt aktörlerini yok etmek ve Güneydoğu’da sol namına ne varsa ortadan kaldırmak için kullanılmıştır. Parlak lafları ve kalıplaşmış sol tekerlemeleri bir yana bırakırsak daha o dönemden beri, PKK önderliğinin vizyonu aşiret vizyonudur. Kendini bir aşiret olarak görür, kendi çıkarlarını gözetir, kendi politikasını yapar. İlk dönemde sırtını derin devlete dayayarak herkese saldırmıştır. Daha sonra elemanlarıyla birlikte Suriye’ye kaçmış ve orada Esad aşiretine biat etmiştir. Öcalan’ın yakalandıktan sonra Türkiye devleti yetkililerine hemen ‘beni kullanın’ demesi ve bunun örgütte hiçbir tepki yaratmaması hâkim zihniyet hakkında yeterli ipuçları vermektedir.
Öcalan tam söz verdiği hizmetlerini verecekken ABD Irak’a müdahale kararı almış ve Kandil’deki aşiret ağaları sırtlarını dayayacakları yeni hem de süper bir aşiret bulmanın sevinciyle Kuzey Irak’a kök salmışlardır. Bu devran böyle sürmüş ancak Obama’nın 2009’da Ortadoğu’dan yavaş yavaş çekilme kararı almasıyla ve Türkiye’nin bölgede güçlenmesiyle akıllarına eylemsizlik gelmeye başlamıştır. ABD, 2014 yılında Suriye ve Irak’ta IŞİD’e karşı giriştiği hava operasyonlarında kendisine destek olacak bir kara gücü bulabilmiş olsaydı muhtemelen PKK aşireti barış sürecinde yol almaya devam ediyor olacaktı. Şu anda aşiret, elindeki silahlı güçleri Sam Amca’ya servis ederek güç kazanmak peşindedir, barış umurunda değildir. Bugün PKK Türkiye’den, Kürt diasporasından hatta Batılı yeni Lawrencelerden topladığı insanlarla tek bir Kürt’ün bile yaşamadığı Tel Abyad, Rakka gibi bölgelerde sözde milli kurtuluş savaşı veriyor. Militanlarının çoğunun Kürtçe bile bilmediği bu hareketin taşeronlaştığı açık seçik bellidir.
PKK hiç de yerel bir Kürt hareketi olmadığı halde onun sivil kanadı HDP’yi ‘Türkiyelileştirmek’ isteyenler yanılıyor. HDP yönetimi, Türkiye partisi olma iddiasıyla Türk solunda ne kadar marjinal ve nihilist örgüt varsa onlarla bir araya gelmiştir. Bu örgütlerin tek bir ortak vizyonu vardır. Bu da, koşullar ne olursa olsun Türkiye’nin İslami veya laik değerlerinin tümüne toptan karşı olmaktır. Sadece 1923’e değil, 1453’e hatta 1071’e kadar uzanan tarihsel kin ve nefretin bugünkü ardılları olan bu grupların basmakalıp sloganlar dışında çağdaş ideolojilerle hiçbir ilişkileri yoktur. Onlarla birlikte HDP olsa olsa anti-Türkiye partisi olabilir.
Kürt halkının umudu olan barış sürecini bu şekilde sabote eden PKK’nın güvenilirliği bugün sıfır noktasındadır ama sorun orada da değildir. Türkiye’de bir türlü bırakmak istemedikleri silahlarını bölgesel bir dikta kurmak için Kürt halkına çevirmişlerdir. 7 Haziran seçimlerinde görüldüğü gibi silahlı gücünü kullanarak bölge halkı üzerinde terör estirmektedirler. Kürt halkının geleceği bir kısmı HDP içinde de bulunan gerçek Kürt önderlerinin PKK aşiretinden özgürleşmesinden geçmektedir.