Bazı yazarlar Batı’nın Mısır darbesi konusundaki tutumunu Batı demokrasisinin bir çelişkisi olarak değerlendiriyorlar. NATO’nun 28 üyesi, Avrupa Birliği’nin de yine 28 ortağı var. Bunlardan NATO üyesi Türkiye hariç geri kalan hepsinin aynı çizgide olduğu düşünülürse, kusura bakılmasın çelişkinin Batı’da değil bizdeki Batı hayranlarında olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. 20’inci yüzyılda iki dünya savaşı çıkartan, atom bombası kullanan milyonların ölümüne yol açan bir Batı’dan söz ediyoruz. ABD’nin 2003 müdahalesiyle Irak’ta 3 milyon insanın ölümüne yol açtığı biliniyor, binlerce yıllık uygarlıkların eseri olan Ninova, Palmira, Sanaa gibi kentler barbar Batı’nın politikalarıyla ya yok edildi ya da tehdit altında.
Bugünkü Batı demokrasisi ekonomiyi demokrasiden, demokrasiyi ahlaktan, devleti sivil toplumdan ayırarak sisteme şekilsel bir koruma zırhı sağlamaktadır. Ancak küresel kapitalizmin merkezleri sistem tehlikeye düştüğünde ya da ülkeler arası hiyerarşi değiştiğinde en korkunç rejimleri yaratmakta ve en kanlı savaşları çıkartmakta bir an bile tereddüt etmezler. Bugün Batı egemenliğinin tehdit altında olduğu ve ekonominin merkezinin Doğu’ya, Asya’ya kaydığı bir ortamda en büyük tehlike bizzat Batı’nın kendisinden gelmektedir. Geri kalan terör senaryoları ve ayı-kurt masalları hikâyedir, göz boyamadır ve sadece propagandadır. Bu nedenle hükümetin Suriye’de PYD’yi IŞİD’den daha tehlikeli gördüğü şeklindeki liberal suçlamalar abestir. Mesele tehlike değildir, Suriye’de demokrasiyi savunmaktır. IŞİD Esad muhalefeti ile çatışıyor ama Esad’la da savaşıyor ama liberallerin destek verdikleri PYD Esad’a karşı hiçbir şekilde tavır almıyor, hem Esad’a hem de ABD’ye hizmet ediyor. Kim ne derse desin PYD, ABD’nin Ortadoğu’da kalması için yalvarırken, IŞİD bunun tersini savunuyor. Bence son 35 yıldır yaşanan olaylar Ortadoğu’da tehlikenin ABD’den geldiğini çoktan ortaya çıkarmıştır.
Darbeci Sisi’nin ardında bizzat Batı’nın olduğunu anlamak için artık gözlerimizi bu gerçeklere açalım. İşte evvelki gün Almanya devleti, Sisi’nin talebi üzerine El Cezire’nin ünlü gazetecisi İngiliz yurttaşı Ahmet Mansur’u havaalanında tutukladı. Batı ve akıllarını Batı’ya emanet vermiş olanlardan buna bile ses çıkmadı. Neyse ki Almanya'daki göçmenler imza topladı ve Mansur Mısır'a yollanmadı. Batı yanlıları, Almanya’nın neden terör eylemlerinde sivilleri, kadın ve çocukları öldürenleri, Sabancı’nın katillerini korumuş olduğunu sorgulamadı. Bizde ise Alman sermayeli medya devlete hakaretler savurabiliyor ve her türlü kumpasta rol oynayan nüfuz ajanı gazeteciler dışarıda serbestçe dolaşıyor. Orası demokrasi, Türkiye ise dikta oluyor.
İnsanlarımız Batı tarafından kalıplarla ve Batıcı kalıplarla düşünmeye alıştırılmıştır. ABD’de ırkçı bir beyaz genç geçen hafta siyahilerin kilisesine ateş açmış ve 9 siyahı öldürmüştür. Olay bizde ‘kiliseye saldırı’ olarak tanıtılmış, en fazlasından ‘nefret eylemi’ olarak nitelenmiş ama gerçekler itinayla gizlenmiştir. ABD’de ırk ayrımının tarihsel merkezi olan Güney Carolina’da cereyan eden bu olay, Türkiye’de olsaydı ve bir etnik gruba yönelik olarak gerçekleşseydi dünyada ne gibi tepkiler doğacağını hepimiz biliyoruz. Gerçi böyle olaylar olsa da, olmasa da Batı’da yazılmış ve uygulanan senaryoda Türkiye’ye karşı hep aynı tepki olacak ve o beylik tepkilere içerden destek verenler de çıkacaktır. İşte bunun içindir ki, ülkemizin sorunlarını da, çözümlerini de Batı kafasıyla ya da Batı’ya hoş görünme çabasıyla değil gerçekçi bir yöntemle ele almalıyız ve önerilerimiz ‘Türk tipi’ olmalı.