Baroness Symons İngiltere'nin eski Ticaret Bakanı. Bu hanımefendi Irak işgali öncesinde BP ve Shell gibi uluslararası petrol şirketleriyle pazarlıklar yaparak İngiltere'nin ABD ile birlikte Irak'ı işgal etmesi ve sonrasında petrolünün kontrol altına alınması için gizli görüşmeler yapmış. İşgalden sonra da bakanlıktan istifa etmiş ve Irak'taki yolsuzluklarda ve kara para aklama işlerinde büyük rol oynayan uluslararası bir bankada danışmanlık yapmaya başlamış. Sonra da Kaddafi'nin hizmetine girmiş. Yani Kaddafi ve Libya'nın para işlerini yönlendirmiş. Şimdi de tüm bu paralar, Batılı ülkelerin kontrolünde. Kaddafi ve Libya'nın paralarına el koyarak kendi mali sıkıntılarını gidermeye çalışan Batılı ülkeler, Libya'da iç savaşın devam etmesi için elinden geleni yapıyor. Bizim coğrafyada Baroness Symons hikayesine benzer çok hikaye var. Çünkü bu tür oyunlar Batı'nın bizim coğrafyamızda başvurduğu en önemli yöntemlerin başında gelmektedir. Çünkü Batılılarda yöntem bitmez ama bizde de ortak akıl bir türlü bulunmaz ve hafıza kaybı bir türlü tedavi edilmez. Bir düşünün şu anda Arap coğrafyasında demokrasi sözcülüğüne soyunan iki kanal var. El-Cezire ve bazen El-Arabiye. Biri Katar Emiri'nin diğeri de dolaylı da olsa Suudi Kralı'nın. Oysa Suudi Arabistan ve Katar demokrasi, özgürlük ve çağdaşlık ile hiçbir ilgisi olmayan ama aynı zamanda Batı'nın bölgemize ve Türkiye'ye yönelik projelerinde figüranlık yapan iki ülke. Bu ise Türkiye'nin önümüzdeki dönemde bölge politikalarını olumsuz etkileyecektir. Gelişmelerin tüm süreç ve sonuçları Türkiye'yi yakından ve etkin bir şekilde ilgilendirmektedir. Beyrut ve Amman sokaklarında dolaşırken bunun ilk izlerini görüyor ve hissediyorum. Başından beri hep söyledim ve ısrarla söylüyorum: Bölgedeki gelişmelerin sonuçları ne olursa olsun Batı'nın kafasında tek bir hedef var o da buraları karıştırmak. Karışık bir Arap ve İslam alemi Türkiye'nin son 6-7 yılda büyük emek harcayarak özenle ve samimiyetle inşa ettiği tüm başarılarını sıfırlayabilir. Seçim süreci ile ilgilenmek durumunda olan AK Parti hükümetinin bu kargaşa karşısında dikkatli olması gerekmektedir. Bu saatten sonra yapılacak herhangi bir yanlışlık telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir. Libya'daki durum ve oradaki Batılı ülkelerin tehlikeli ve karanlık oyunları ve olası sonuçları ortada. El-Cezire'nin kurucularından ve önemli program yapımcılarından Gassan Bin Ciddo bile bu oyunları ve El-Cezire'nin buradaki karanlık misyonunu görerek istifa etti. 13 yıldır o kurumda çalışan Ciddo ''Ben böylesi rezil bir televizyonda çalışmam artık'' diyerek El-Cezire'nin ne denli tehlikeli işler peşinde olduğuna dikkat çekiyor. Umarım Türkiye medyasında da Bin Ciddo benzerleri ortaya çıkar ve 'GERÇEKLERİ' insanlara anlatır. Çünkü bugünlerde gerçekler adına neredeyse herkes işine gelen yalanı rahatça söyleyebiliyor. Çünkü yalanlar kirli tezgahların en önemli silahı. Irak'ın ne tür yalanlarla işgal edildiğini umarım hiç kimse unutmamıştır. Onun için de Baroness Symons olayını başta özetledim. Bu olayı anlamayanlar ve ders çıkarmayanların hiçbir şeyden şikayet etme hakkı yoktur. Daha açık bir ifade ile haftalardır bu coğrafyalarda olup bitenleri duygusal dürtülerle ve ön yargılı olarak izleyip yorum yapanlar hep yanılacaklardır. Dinsel, mezhepsel, etnik, siyasal ve sosyal görüşü ve bağlılığı ne olursa olsun insanlar olaylara dar açılardan baktıkça bugün kazanır gibi gözükseler de hep kendileri kaybedeceklerdir.
Umarım ben yanılırım. Ama olayları gören ve yaşayan ama aynı zamanda tarihten hep dersler çıkaran biri olarak ben coğrafyadaki tüm gelişmelerden ve bu gelişmelerin Türkiye'ye olası yansıma ve etkilerinden çok endişeliyim.
Beyrut ve Amman sokaklarında dolaşırken hep bunları düşündüm. Çünkü diğer Arap başkentlerindeki meslektaşlarımın büyük bölümü olaylara benim gibi bakıyordu.