Suriye'de 5 tür muhalefet var.
1- Ağırlıklı olarak PKK ve Barzani'nin etkin olduğu Kürtler.
2- Sünnilerin bir bölümünün desteklediği Müslüman Kardeşler Örgütü
3- Siyasal kimlik ve amaçları belli olmayan ve çeşitli nedenlerden dolayı iktidardan hoşlanmayan kesimler.
4- Liberal ve farklı siyasal tercihleri olan gençler.
5- Yukarıda belirtilen grupları kendi çıkarları doğrultusunda kullanan ya da kullanmaya çalışan dış ve iç güçler.
Buna karşın Suriye'de çok ilginç ve bir o kadar karmaşık bir siyasal ve toplumsal yapılanma var.
Örneğin nüfusu 23 milyon civarında olan Suriye halkının %15'i Alevi, %6-7 'si Dürzi, %12-13'ü Hıristiyan ve geri kalanları da Sünni. Sünnilerin ise %10-12'si Kürt, %1-2'si Türkmen geri kalanları da Arap. Arapların da büyük bölümü orijinal olarak Suriyeli bir kısmı da Filistin kökenlidir. Aşiretler ise hala Suriye toplumunda ağırlığı olan sosyal ve siyasal bir örgütlenme biçimidir.
Böyle bir Suriye'de iktidar 40 yıldır Alevilerin kilit noktalarını tuttuğu bir yapılanma tarafından kullanılmaktadır. Göreceli olarak ülke başta Baas olmak üzere 7 partinin ortak olduğu İlerici Ulusal Cephe tarafından yönetilmektedir. Baas'ın ise 4 milyon kadar üyesi var. Bunları Suriye'de işlerin ne denli karmaşık ve zor olduğunu anlatmak için özetliyorum. Suriye'de iktidarın değişimi, sokak yürüyüşleri ile gerçekleşemez. Suriye'de Libya benzeri bir dış müdahale olmadan herhangi bir gücün, ordu ve istihbarat örgütlerini kontrol eden iktidarı sarsması imkansız değilse de çok zor.
Peki dış müdahale ya da provokasyon olursa ne olur?
Bu müdahale ancak Müslüman Kardeşler'in örgütleyebileceği bir ayaklanmayı gerekçe göstererek gerçekleşebilir. Bunu fırsat bilen Kürtler hem ayaklanmaya hem de dış müdahaleye destek verebilir. Bunları hiç kimseyi suçlamak için söylemiyorum. İktidarın anti-demokratik uygulamalarını, bazı çevrelerin yolsuzluklarını, halkın sindirilmesine yönelik uygulamaları aklamak ise aklımın ucundan geçmez. Ben burada bir fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Ben fotoğrafın karartılması durumunda bu ülkede ve dolaysıyla bölgede neler olabileceğini anlatmaya çalışıyorum.
Örneğin Suriye'de Libya benzeri bir durum olursa özet olarak bakın neler olabilir.
1- Ülkede Sünni-Alevi iç savaşı çıkar. Bu ise başta Türkiye olmak üzere tüm bölgeyi etkiler.
2- Bunu fırsat bilen Kürtler Türkiye'nin güneydoğusu ile Irak'ın kuzeyine komşu Suriye'nin kuzey doğusunda ayaklanır.
3- İç savaş yaşayan Suriye Filistinlilere ve Lübnan'daki Hizbullah'a destek veremez. Bundan cesaret alan İsrail; Filistin ve Lübnan'a saldırır. Bunun ne anlama geleceğini herkes tahmin edebilir.
4- Suriye desteğinden yoksun bir İran bölgede sıkışır. Buna izin vermemek için Tahran kendi kozlarını kullanır. Bu ise bölgede sonu gelmeyecek ve çok tehlikeli bir kargaşaya yol açar.
Gelelim Türkiye'ye:
1-Türkiye'nin Suriye ve Suriye üzerinden bölge ülkelerinde sağladığı ekonomik, ticari ve turistik kazançları büyük darbe yer.
2- Suriye Kürtlerinin ayaklanması ile Türkiye kendi Kürt sorununda ciddi sıkıntılar yaşar. Sıra sonra da İran'a gelir.
3- Suriye'nin ciddi sıkıntılar yaşaması Türkiye'yi Esad gibi önemli ve güvenilir bir müttefikten yoksun bırakır. Bu ise Türkiye'nin bölgesel projelerinin çöküşü demektir.
Esad'ı eleştirenler ya da bu eleştirinin dayanağı olarak demokrasi ve değişim söylemlerini tekrarlayanların olaylara bu açıdan ve bildik ön yargılarından uzak bakmalarında yarar var. Çünkü Suriye bölge ve özel olarak Türkiye açısından hem kilit hem de anahtar ülkedir. Unutmamak gerekir ki; Osmanlılar 1516'da Arap alemine Suriye kapısından ve Türk kökenli Memlük”leri yenerek girmişti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de başbakan olarak Ocak 2003'te bölge turuna çıktığında önce Suriye'yi ziyaret etmişti. Beşşar Esad ise Türkiye'yi ziyaret eden ilk Suriye Cumhurbaşkanı olmuş ve Türkiye'nin tüm deneyimlerinden etkilenerek ülkesini yavaş da olsa değiştirmeye başlamıştı. Hala aynı niyette olduğunu düşünüyorum.