Pazar günü bazı gazetelerde ilginç bir haber vardı. Ukrayna'nın eski Başbakanı Timoşenko cinayetle suçlanıyor. Habere göre Timoşenko, 1996'da bir milletvekilinin öldürülmesi için kiralık katillere para vermiş. Ödeme ise Timoşenko'nun sahibi olduğu 'Somali Enterprises' şirketi kasasından yapılmış. Yani geleceğin başbakanı olarak yetiştirilen Timoşenko, Somali ile ilgilenen bir şirketin sahibi. Oysa Somali o sıralar Amerikan işgaline uğramış ve iç savaş yaşıyordu. Belki de Timoşenko şirketini Soros'un parasıyla kurmuş ve o iç savaşa bir bölümüyle katkı sağlamıştı. Belki de Timoşenko bu işi çok iyi yaptığı için 2004-2005 'Turuncu Devrimi'' ile başbakanlığa getirilmişti. Ama ne yazık ki bu 'devrim' ancak 5 yıl sürebildi ve bugün bu güzel sarışın fettan hapiste. Peki, neyle suçlanıyor? Hırsızlık, yolsuzluk, vergi ve döviz kaçakçılığı, muhalifleri sindirme ve öldürme. Oysa güzel Bayan Soros'un parası ve CIA'nin desteğiyle iktidara getirilmiş ve reklamı bol 'Turuncu Devrimi'' ile Ukrayna halkına demokrasi, esenlik, özgürlük, eşitlik ve refah sözü vermişti.
Şimdiden söylüyorum. Ders ve önlem alınmazsa 'Arap Baharı'' ülkelerinde de durum bundan farklı olmayacaktır. Tıpkı Irak'ta olmadığı gibi... Tıpkı Gürcistan'da yaşananlar gibi... Sorsos'un parası ve CIA'nin operasyonu ile iktidara getirilen Şakaşvili, 2008'deki Rusya ile savaşında kravatını çiğneyecek duruma düşmüştü. Paramparça olan Gürcistan, Azerbaycan ile birlikte CIA ve MOSSAD'ın üsleri haline getirildi. Bu iki ülke İran'a yönelik olası operasyonlar için çok önemlidir. Çünkü ABD ve müttefikleri bir ülkeye ya da coğrafyaya yönelik plan yaparken hep geniş perspektiflerle çalışır. Örneğin Kuzey Afrika ülkelerinde İslamcıları iktidara getirmenin sakıncalı olmadığını söyleyen ABD ve dostları, bu İslamcıların kendileriyle uyumlu çalışmaması durumunda onlara karşı tedbirlerini peşinen alıyor. İşte bu nedenle son aylarda İsrail ve ABD Afrika ülkeleriyle çok yoğun temas halinde. Hangi Arap ülkesinin hangi Afrika ülkesi ya da ülkeleri tarafından sıkıştırılabileceğine bakılıyor. Örneğin Timoşenko'nun daha 1996'da ilgi gösterdiği Somali'nin şimdilerde Etiyopya ve Kenya tarafından işgal edilmesi. Somali deyip geçmeyin. Bir Afrika haritasına bakılırsa bu ülkenin herkes için ne denli önemli bir konumda olduğu net olarak görülebilir. Son 60-70 yılda toprakları emperyalist ülkelerce işgal edilerek başka ülkelere peşkeş çekilen Somali aynı zamanda Mısır için hayati öneme sahip Nil nehrini kontrol eden Sudan, Etiyopya ve Kenya'ya komşudur. Demek ki Mısır İslamcıları yıllar sonra Batı ile uyumlu çalışmaya isyan ederlerse onlar için şimdiden tedbir alınıyor. Aynı şey Tunus, Libya ve diğer Kuzey Afrika İslamcıları için de geçerli. Bir düşünün Libya'nın Geçici Ulusal Konsey Başkanı ve ABD dostu Mustafa Abdülcelil ABD, İsrail ve Batılı müttefiklerin son 6-7 yıldır saldırdıkları Sudan'ın lideri Ömer El-Beşir'e teşekkür etmek için Hartum'a gidiyor. Meğer Uluslararası Mahkeme tarafından hakkına tutuklama kararı bulunan El-Beşir Libyalı muhaliflere çok yardım etmiş. Tıpkı NATO ülkeleri gibi. Oysa NATO ülkeleri daha bu yılbaşında Sudan'ın parçalanmasını sağlamıştı. Bu coğrafyada ilginç hikayelerin sonu gelmiyor. Her hikayenin de çok farklı ama önemli detayları vardır. Ama daha önemli olan bu hikayelerden dersler almaktır. Ders alınmadığı sürece siyah-beyaz hikayeler renklendirilerek bize seyrettirilmektedir. Buradaki egemen renk aldır yani bizim kanlarımızdır. 100 -150 yıllık yakın ortak tarihimize baktığımızda bu gerçeği en yalın haliyle görebiliriz. Görmüyorsak o zaman Dersim tartışmalarının hiçbir anlamı yok ve olmayacaktır. Bu gerçeği de yakında yalnızca Türkiye bağlamında değil tüm coğrafya açısından mutlaka göreceğiz. Çünkü Irak'ta kısmen başarılan Şii-Sünni kırımı bazılarına göre henüz istenilen kıvama gelmedi. İşte bu nedenle bazıları 'Arap Baharı''nın sıcak yaza dönüşmesini bekliyor ya da çevresel ısınmayı doruğa çıkarmak için karbondioksit salınımını sürekli artırıyor. Hikaye bundan ibarettir.