Batılı ülkeler, BM Güvenlik Konseyi'nde Rusya ve Çin'in vetolarını aşamayınca, bu kez BM Genel Kurulu'na gittiler. Yaptırım gücü olmayan Genel Kurul, sunulan Esad karşıtı karar tasarısını onayladı ama yapacağı bir şey yok. Böyle bir durum karşısında Batılı ülkeler oturup bekleyemezdi. Çünkü Esad yönetimi Rusya ve Çin'in desteğinden güç alarak silahı grupları bitirmeye kararlı gözüküyor. Humus'ta yaşanan kanlı çatışmalar ve Suriye güvenlik güçlerinin bu kentteki silahlı militanlara yönelik kapsamlı ve kanlı operasyonu bunu yansıtıyor. Durum böyle devam ederse Esad'a bağlı ordu ve güvenlik güçleri, yakın gelecekte duruma hakim olur. Belki de böyle bir olasılığı Esad karşıtı ülkeler ve özellikle ABD silahlı grupların acilen silahlandırılmasından söz etmeye başladı. Batılı medyaya bakılırsa bu silahlandırma daha çok Türkiye üzerinden yapılmalı. Tıpkı Suriye halkına ulaştırılmak üzere insani yardımlar için oluşturulması düşünülen koridor gibi. Durum böyle olunca Tunus'ta bir araya gelen 'Suriye Dostları' silahlı gruplara askeri yardım ulaştırmayı konuşacak. Tunus toplantısında ne tür kararlar alınacağını yarın öğreniriz. Ancak kapalı kapılar ardında nelerin konuşulduğunu ya da Esad yönetiminden kurtulmak için nelerin yapılacağını önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz. Çünkü Tunus'a gitmeden önce ABD Dışişleri Bakanı Clinton, çok açık olarak silahlı grupların silahlandırılmasından söz ediyordu. Yani silahlı gruplara şimdiye kadar verilen silahlar Esad'ı düşürmeye yetmedi. Yetmediği için de Batılı ülkeler yeni yol ve yöntemlere başvuracak. Özetle Suriye'yi ve dolaysıyla tüm bölgeyi zor günler bekliyor. Çünkü başından beri söylüyorum: Suriye'deki karışıklık, başta Türkiye olmak üzere herkesi ateşin içine çekecektir. Bu ateş de başka hiçbir ateşe benzemeyecektir. Çünkü bölgesel ve uluslararası tüm ülke ve güçler Suriye ve dolaysıyla bizim coğrafyayla ilgileniyor. Bu coğrafyanın en önemli ülkesi de Türkiye. Tıpkı 100 yıldır olduğu gibi...
***
Oysa tüm bunlar olmayabilirdi... Yani şimdi Şam yönetimine yüklenen ve başından beri muhalefete ve muhalefetin silahlı gruplarına destek veren ülkeler, Suriye'de istikrar, barış ve demokrasi için uğraşmış olsaydı sorunların büyük bölümü şimdi çözülmüş olacaktı. Örneğin Rusya ve Çin'in Esad ve muhalefet temsilcilerini bir araya getirme çabasına destek verilseydi, belki şimdi Suriye'de bu kadar kan ve gözyaşı olmayacaktı. Örneğin Türkiye Batılı ülkeler ve Suudi Arabistan ile Katar'dan yana bu denli net ve sert tavır almamış olsaydı bugün sorunların çözümü çok daha kolay olabilirdi. Örneğin Türkiye; Rusya, Çin ve İran ile birlikte Esad üzerinde baskı uygulayabilir ve attığı reform adımlarını anlamlandırabilirdi. Bugünün koşullarında da bu formülden başka hiçbir çözüm gözükmüyor. Yani tüm dış müdahalelerin Rusya ve Çin tarafından engellendiği bir süreçte Suriye'deki sorunun çözümü yalnızca diyalog ile olabilir.
***
Batılı ülkeler istediği kadar Suriye'deki gruplara silah versin bu ancak orada akan kanının artmasına yol açabilir. Çünkü Esad yönetimi asla bu gruplara teslim olmaz ve bu grupların yok edilmesi için sahip olduğu tüm gücü kullanacaktır. Terörle başı belada olan tüm ülkelerin yaptığı gibi... Çünkü Esad silahlı grupları kendine ve devlete karşı ayaklanmış insanlar olarak görüyor ve 'demokrasi istiyorlarsa partilerini kurup seçimlere girsinler' diyor. Silahlı gruplar ve onları destekleyen iç ve dış güçler ise 'Demokrasi Esad ile olmaz' deyip duruyor. Özetle ortada bir kördüğüm var ve bu düğümü yalnız ve yalnız diyalog çözer. Ben hala Türkiye'nin böyle bir diyaloğun en önemli tarafı olabileceğini düşünüyorum. Önemli olan bunu istemesidir.