13 Şubat 2006'da Şam'dan İstanbul'a gelirken Hamas lideri Halit Meşal ekonomi bölümünde 'sade' bir vatandaş gibi bir arka koltukta oturuyordu. Yol boyunca sohbet ettik. Habersiz İstanbul'a inip oradan Ankara'ya geçtiğinde medyanın bazı çevreleri kıyameti kopardı. Bazıları da 'İsrail, ABD'deki Yahudi lobileri ve Batılı başkentler Türkiye'yi perişan edecek' türünden korku salmaya çalıştı. Aradan 6 yıl geçti ve bu kez Filistin'in seçilmiş Başbakanı İsmail Haniye Türkiye'ye geldi ama bildik medya yaygarayı koparamadı. Çünkü geçen 6 yıl içinde Türkiye'de ve bölgede çok şey değişti. Bu değişikliklerin en önemlisi Haniye'nin İsrail kuşatması altındaki Gazze'den Mısır üzerinden çıkabilmesidir. Çünkü Mübarek yönetimindeki Mısır, İsrail ve ABD'nin istek ve emirlerine uyarak Gazze'yi kuşatma altında tutuyordu. Şimdi ise Müslüman Kardeşler'in iktidara gelmeye hazırlandığı Mısır'da durum çok farklı. Müslüman Kardeşler'in yöneticileri 'İsrail ile asla dost olmayız ve aynı masada oturmayız' türünden demeçler vermeye başladı. Bu söylemin pratikte uygulanması durumunda Mısır'ın iç dengelerine ve dolaysıyla Mısır-İsrail ve Mısır - ABD ilişkilerine yansıyacaktır. Böylesi ilginç bir durum doğal olarak bölgenin önemli ülkesi Türkiye'yi ve Türkiye'nin bölgesel ve uluslararası ilişki ve konumunu da etkileyecektir. İşte bu nedenle Heniye'nin Türkiye ziyareti çok önemlidir. Çünkü seçimi kazandığı 2006'dan bu yana Hamas ve dolaysıyla Filistin halkı çok zor koşullar yaşadı. Bir düşünen bugünlerde bazı Arap ülkelerinde demokrasi amigoluğuna soyunan Batılı ülkeler 2006'nın başında dünyanın en demokratik seçimiyle Hamas'ı seçen Filistin halkına karşı ambargo uygulamakla yetinmemiş, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına tam destek vermişti. Saldırıyla ilgili BM adına rapor hazırlayan ve İsrail'i insanlık suçu işlemekle suçlayan Goldstone Batılı başkentlerin ve Yahudi lobilerinin tehdit ve şantajları karşısında geri adım atarak suçlamalarını geri almıştı. Siyasal ve askeri gücünü İran, Suriye ve Türkiye'nin desteğinden alan Hamas, geçen süre içinde ABD yanlısı Arap yönetimler tarafından hep sıkıştırıldı ve zor durumda bırakılmak istendi. 2008'de başlayan ve bir aydan fazla süren İsrail saldırısı, işte böylesi bir çabanın bir parçasıydı. Ama işe yaramadı. Bundan böyle de yaramayacak. Çünkü Hamas ile ilgili kim ne derse desin Filistin halkının mücadelesi yüzde yüz haklıdır. Belki de bu nedenle bir türlü Filistin halkını yenemeyen İsrail ve Büyük müttefik ABD, bölgesel işbirlikçilerine güveniyor. Örneğin 'Suriye'deki ofislerini kapat ve Şam'dan ayrıl'' diyen ABD işbirlikçisi Arap yöneticiler şimdi Hamas'ı ortada bırakmanın planlarını yapıyor. ABD ile ilişkilerini gerginleştirmek istemeyen bugünün ve yarının Kahire yönetimi Hamas'a ofis açma izini vermeyecektir. Benzer şekilde kendi Müslüman Kardeşleri ile başı belada olan ve ülke nüfusunun %70'i Filistin kökenli olan Ürdün Kralı Abdullah, yan çizmeye çalışıyor. Hamas'a ofis açma izni verebilecek tek bir ülke kalıyor o da Katar. Katar'ın ABD ve İsrail işbirlikçisi yönetimi bırakan Hamas tüm Filistin halkı hatta tüm coğrafya için en tehlikeli yönetimdir. Yakın gelecekte herkes bu gerçeği görecektir. Farklı nedenlerden dolayı Filistin konusuna bir Arap ülkesi ya da ideolojik bir İran kadar taraf olmayan Türkiye böyle bir gerçek karşısında zor tercihlerle karşı karşıya kalacaktır. Çünkü başta ABD, İngiltere ve Fransa olmak üzere tüm Batılı ülkeler oyunu en pis kurallarıyla oynuyor. Oyunun figüranları Arap yönetimler zengin ama çaresiz köleler olarak asla Türkiye dostu olmayacaklardır. Çünkü Batılılarda olduğu gibi çağdışı Suudi Arabistan, Ürdün, Katar ve diğer körfez ülkelerinin yönetimlerinde de Türkiye ve coğrafyanın tümüne karşı genetik ve şizofrenik bir nefret vardır.