Mayıs 2010'da Türkiye; az ve çok zenginleştirilmiş uranyum takası konusunda İran'ı ikna etmiş ama Batılı ülkeler her zaman olduğu gibi son anda bu anlaşmadan vazgeçmişti. O sıralar Türkiye'nin İran ile ilişkileri çok iyiydi. Şimdi de Türkiye, bir kez daha devreye girerek İran ve Batı arasındaki gerginliği gidermeye çalışıyor. Çünkü Batılı ülkeler Suriye'ye destek veren İran'a karşı yeni bir sıkıştırma politikası izliyor ve yeni ambargo kararları almakla tehdit edip korkutuyor. İran da 'Hürmüz Boğazı'nı kapatırım' diyor. İsrail Genel Kurmay Başkanı Benny Gantz ise ülkesinin üye olmamasına rağmen NATO'nun Brüksel'deki toplantısına davet ediliyor ve 'Gelin birlikte İran'ı vuralım' diyor. ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey de dün İsrail'e giderek 'İran'a karşı birlikte hareket etmenin koşullarını' konuştu. Türkiye ise NATO üyesi ve ABD'nin stratejik müttefiki. NATO'nun Libya'yı işgal operasyonuna katkı sağlayan Türkiye, şimdi de ABD, AB ve NATO ile birlikte Suriye konusunda birlikte hareket ediyor. Bu durumda acaba Türkiye nasıl olur da İran ile Batı arasında arabulucu olacak? Hadi oldu diyelim Türkiye; İran ile ilişkilerindeki diğer sıkıntıları nasıl giderecek? Herkes biliyor ki İran; Türkiye'nin Suriye, Lübnan ve Irak politikasına çok kızmaktadır. İran da daha çok İsrail'i koruyacak ABD ve NATO radarlarının Malatya'da kurulmasına kızıyor.
MALİKİ ANKARA'YI SUÇLADI
Hatırlanırsa Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç 'İran; mezhepsel nedenlerden dolayı Esad'ı destekliyor' türünden açıklamalar yapmıştı. Lübnan medyası Beyrut'a giden Bakan Davutoğlu'nu Hizbullah karşıtı çaba harcamakla suçluyor... Hizbullah Suriye ve İran demektir. Tıpkı Irak olduğu gibi... 2 yıl önce Maliki ile Esad arasında patlak veren gerginlikte arabulucu olan Davutoğlu, şimdi Maliki'yi mezhepçilik yapmakla suçlamakta ve 'Türkiye'nin iki kutuplu Ortadoğu istemediğini' söylemektedir. Davutoğlu'nun 'İki kutuplu' dediği şey Şii-Sünni bloklaşmasıdır ve Maliki'yi suçlarken aslında İran'ı suçlamaktadır. Maliki de, 'Türkiye'yi Irak'ı karıştırmakla suçlamakta ve buna karşı sessiz kalmayacaklarını' demektedir.
ARKALARINDA İRAN VAR
Maliki, Haşimi'ye verdiği desteği ima ederek Türkiye'yi Irak'taki Sünnilere arka çıkmakla suçlamaktadır. Maliki'nin arkasında ise Tahran var. Tıpkı Esad'ın arkasında olduğu gibi. Tıpkı Hizbullah'ın arkasında olduğu gibi. Kısa süre öncesine kadar Sünni Hamas'ın arkasında olduğu gibi. Geçen yıla kadar bunların tümü Türkiye'nin dostuydu. İran, Irak, Suriye ve Lübnan... Politika denilen vefasız zanaat işte böyle bir şey... Batılılar hep söyler ve bizlere söyletirler ya 'Uluslararası ilişkilerde kalıcı dostluklar değil hep çıkarlar vardır''. Bu kural bizim gibi devletler için geçerli. Batılı ülkeler aralarında ne kadar problem çıkarsa çıksın sonunda mutlaka anlaşıyorlar. Bizler ise kendi aramızdaki dostluklar ne kadar güçlü olursa olsun kavga etmek için bahane arıyoruz. Durum böyle olunca başkaları gelip bu bahaneleri buluyor ya da yaratıyor ve bizleri birbirimize kırdırmaya uğraşıyor. Tek tek ülkeler ve genel olarak tüm bölge ülkeleri için doğru olan bu özelliğimiz bizim en zayıf tarafımızdır ama Batı'nın da bize karşı hep kullandığı en güçlü silahıdır.