Başbakan Erdoğan'ın Tahran gezisi sırasında İranlıların Türkiye'nin Suriye politikasından rahatsız olduğunu ve bunu farklı yöntemlerle yansıttıklarını yazdığımda birileri çok kızdı. Bana kızanlar Erdoğan döndükten sonra konuşan İran Parlamentosu Savunma ve Dışişleri Komisyonu Başkanı Brujerdi'nin demecini okusun. Brujerdi 'Türkiye'yi Amerikan işbirlikçisi olarak nitelendiriyor, Suriye'nin iç işlerine müdahale etmekle suçluyor ve bunun dostluk ve komşuluk ilişkilerine yakışmadığını' söylüyor.
Gelelim Suriye konusuna...
Cumartesi günkü yazımda önceki gün İstanbul'da yapılan 'Suriye Dostları Toplantısı'ndan hiçbir şey çıkmayacağını söylemiştim. Bazıları bu yazıma da kızmıştı... Pazar günü yapılan toplantı sabahında neredeyse tüm haber kanallarına çıkarak bu toplantının işe yaramayacağını söyledim. Saatler sonra benim dediğim oldu ve toplantıda Annan girişimine destek verildiği açıklandı. Annan'a belirli bir süre verilmedi, muhalefete silah desteğinden söz edilmedi, tampon bölgesi gündeme alınmadı ve Suriye Ulusal Konseyi muhalefetin tek temsilcisi olarak tanınmasına rağmen dolaylı da olsa Esad ile devam edilmesine yeşil ışık yakıldı. Bu da gayet doğal. Çünkü ABD, Fransa ve İngiltere BM Güvenlik Konseyi'nde Rusya ve Çin'in isteğini kabul ederek Annan'a görev vermiş ve ona 'Git Esad ile görüşüp sorunun siyasi çözümüne yönelik bir plan hazırla' demişti. Yani ABD, İngiltere ve Fransa Esad'ı resmi olarak Suriye devletinin başkanı olarak kabul ediyor ve çözümün onsuz olamayacağını itiraf ediyordu. İstanbul toplantısı ise bu kabul ve itirafı pekiştirdi. O zaman Türkiye'nin yapacağı bir şey kalmıyor. Yani Suriye muhalefeti ile Hür Suriye Ordusu'nun komutanlarını barındıran ve onlara her türlü destek ve yardım yapan Ankara başından beri söylediğim gibi artık Batı desteksiz kendi başına Suriye politikalarını sürdürmek zorunda kalacaktır. ABD'den izin almadan nefes bile alamayan Katar ve Suudiler gelecek işarete göre Türkiye'yi yalnız bırakacaklardır. Suudiler ve Katarlılar muhalefete para ve silah göndererek Annan çabalarını baltalamayı ve Suriye'de iç savaş çıkartmayı planlayabilirler. Kara ve deniz sınırları 2000 kilometre civarında olan bir Suriye ise buralardan sızacak silahlı militanlarla uzun erimli mücadele etme durumunda kalabilir. Türkiye ise yalnız Kuzey Irak'tan sızan PKK'lılarla yıllardır uğraşıyor ve bu mücadelede şimdiye kadar 40 bin insan öldü. Özetle Türkiye; Suriye konusunda giderek yalnızlaşıyor ve Annan ilerleme kaydettikçe daha da yalnızlaşacaktır. Çünkü Annan'ın Suriye'ye göndereceği BM gözlemcileri gerçeği görünce çözüm yönünde daha sağlıklı adım atılacaktır. Annan'ın BM Güvenlik Konseyi tarafından görevlendirmesi kendi başına önemli bir olaydır. Güvenlik Konseyi üyesi ABD, İngiltere ve Fransa geri adım atmaz, Annan'a verdikleri desteği sürdürür ve Moskova ve Pekin ile yaptıkları anlaşmadan geri adım atmazlarsa Suriye'de çözüm olasılıkları artar. Hatırlanırsa üç ay önce de Arap Birliği bir karar alarak Suriye'ye gözlemciler göndermişti. Ancak gözlemciler gidip silahlı grupların saldırı, yıkım ve terörünü görüp rapor edince Arap Birliği'nin Dönem Başkanı Katar Şeyhi çıldırmış ve hemen gözlemcileri geri çağırarak görevlerini iptal etmişti. Çünkü bazıları Suriye'deki gerçeği görmek ve göstermek istemiyor. Gerçek ise Suriye'de kendini Hür Suriye Ordusu olarak tanıtan ve her gün medyaya konuşan silahlı gruplar devlete karşı ayaklanmış ve bölgesel ve uluslararası güç ve devletler onlara her türlü yardım ediyor. Gerekçeleri ise 'Suriye'de demokrasi istiyoruz'.
Meslektaşımız Aslı Aydıntaşbaş'ın Milliyet'te dün yazdığı gibi:
''30 kişinin bağırmasından bu kadar rahatsız olan biber gazı demokrasisinden Beşşar Esad'a yönelik nasıl bir reform mesajı çıkabilir?''