Sonbahar ve kışın yaklaşmasıyla 'Arap Baharı' ile ilgilenenlerin heyecanı giderek azalıyor. İflasın eşiğindeki ABD ve Avrupa ülkeleri 'Nasıl olsa kontrol bizde' edasıyla davranıyor ve sessizce planlarını uyguluyorlar. Anlayacağınız değişen çok fazla bir şey yok.
Sırayla bakalım.
1-Tunus'ta 40 yıllık eski iktidarın adamları hala devletin kilit noktalarında. Laikler ile İslamcılar çatışmaya sürükleniyor. Kurucu meclis seçimleri bu çatışmayı daha da keskinleştirecektir. ABD ve Batılılar pusuda bekliyor.
2- Mısır'da ABD destekli generaller gitmeye pek niyetli değil. Generallerle iyi geçinen Müslüman Kardeşler bile Askeri Konsey'in ilan ettiği seçim yasasına karşı olduğunu söyledi. ABD ve Batı, İslamcılar ile Laikler arasında olası gerginlik ve çatışmalar konusunda çok farklı senaryolar hazırlamış durumda. Yedekte bir de Hıristiyan Kıptilerle İslamcıların çatışması var. Amaç Mısır üzerinden İsrail'e yönelik herhangi bir tehlikenin gelişmemesi. 'Arap Baharı'nın Kahire Borsası'na verdiği zarar son 9 ayda 31 milyar doları geçti!
3- Libya'da ise ABD, İslamcıların gücünden çok endişeli. Kaddafi'nin kaçmasına rağmen İslamcılar ile liberal laikler, yeni hükümetin kurulması konusunda anlaşamıyor. Ülkede herkes silahlı hem de en ağır olanlarıyla. Kaddafi yanlısı üç kent NATO'nun en ağır bombardımanına rağmen direniyor. Bu kentlerin biri Beni Valid. Oysa bu kentte yaşayan insanlar Türk asıllı. Osmanlı zamanında oraya göç eden ya da ettirilen bu insanların aşireti Urfalı. Yani adamlar Urfalı ama hemşerileri Urfalılardan çıt yok!
4- Suriye'de durum malum. İçte ve dışta tüm baskı ve tehditlere rağmen Esad direniyor, ülke durulmuyor ve durulacağa benzemiyor. Irak'ta tam olarak başaramadığını burada başarmak isteyen ABD ve müttefikleri, Suriye muhalefetini hızla silahlandırıyor. ABD ve müttefikleri Suriye'de Sünni-Alevi peşinden de İsrail'in düşmanı İran ve Lübnan'ın içine çekileceği bölgesel Şii- Sünni savaşını çıkartmak istiyorlar. Suriye ile ilgili tüm hesaplar ve gelişmeler buna yöneliktir. Çünkü Suriye bölgedeki tüm hesapların ve Batı'nın bin yıllık coğrafyamızla hesaplaşmasının kilit ülkesidir. Çünkü Haçlıları yenen Selahattin Eyyubi'nin mezarı Şam'dadır. Çünkü İsrail'in mutlak varlığı ve ABD ile Avrupalılara göre Kürtler konusundaki hesaplar ancak Suriye çökertilip bölge karıştırıldıktan sonra bir anlam ve işlerlik kazanabilecektir.
5- Belki de bu nedenle ABD; stratejik müttefiki Suudilere talimat vererek Bahreyn'e asker yollamalarını ve oradaki halkın demokratik taleplerini bastırmasını sağlamıştır. Bahreyn Kralı şimdi de ayaklanma sırasında yaralanan insanları tedavi eden doktor ve hemşirelere 15 yıl hapis cezası veriyor. Tabii Amerikan demokrasisi adına. Bahreyn, ABD için vazgeçilmez stratejik değerde bir ülke. Çünkü 5.Filo bu ülkenin limanlarında demirlemiş bulunuyor ve Körfez petrolünün geçtiği Hürmüz Boğazı'nı koruyor! ABD'nin bu ülkede demokrasi isteyeceğine inanan varsa beynini Arap sabunuyla yıkamak gerekiyor!
6- Tüm bu oyunlarda başrol oynayan Suudi Arabistan'da ise önceki gün komik bir seçim vardı. Katılım %10. Çünkü halk bu pis oyunun ne anlama geldiğini biliyor. Seçimlerde belediye meclis üyelerinin yarısı seçiliyor ve geri kalan yarısını kral atıyor. Meclisin hiçbir yetkisi yok. Seçimlerde kadınlar oy kullanmıyor ve aday olamıyor. Kral hazretleri geçenlerde kadınların aday olması için 5 yıl sonrası için söz verdi. Tabii viagra'dan o zamana kadar ölmezse!
7- 33 yıldır ABD'nin desteğiyle Yemen'i yöneten Ali Abdullah Salih 3 ay Suudi Arabistan'da tedavi gördükten sonra ABD onayıyla döndü. Yani Mübarek'in vadesini dolduran ABD'liler şimdilik Salih'e sahip çıkıyor. Halkını karadan, havadan ve denizden bombalayan Salih ise Din Adamları Konseyi'ni toplayarak fetvalarını aldı. ''Başkana karşı yürüyüş yapanlar, silahlı eylemde bulunanlar ve devlet malına zarar verenlerin katli vaciptir.'' ''Demokrasi, demokrasi '' diye bağıran ABD ve dostlarından çıt yok. Belki de dinin kestiği parmağın acımayacağını düşünüyorlardır!
8- Amerikan işgali altındaki Irak'ta ise durum hem karışık hem geleceğe yönelik hiçbir umut vermiyor. Merkezi hükümet ile Erbil arasında ilişkiler tümüyle kopma aşamasında ve Suriye'deki gelişmelere paralel olarak İran'ın da taraf kılınacağı Sünni-Şii kıyımı için hazırlıklar yapılıyor. İşte bu nedenle ben PKK ve Kürt sorununun bir Türkiye sorunu olmadığını hep söyler dururum.
Yarın: Türkiye nerde?