1
Geçenlerde Kanal-24 televizyonunda program yapımcısı ve sunucusu Belkıs Kılıçkaya ile birlikte Ahmed Güner Sayar, Sayar’ın yazdığı bir kitap vesilesiyle Hasan Ali Yücel’i kurtarmaya çalıştılar.
Ahmed Güner Sayar’ın tevriyeli okumalarla yazdığı kitaba göre Hasan Ali Yücel iman sahibi bir Müslüman’dı.
Keşke öyle olsaydı.
Bundan memnuniyet duyardım. Ne de olsa Hasan Ali Yücel 1827 yılında Görele’nin Daylı Köyü’nde doğmuş, çeşitli devlet görevlerinde bulunduktan sonra 1888’den ölüm tarihi olan 1895’e kadar Telgraf ve Posta Nazırlığı (bakanlığı) yapmış İmamzade Hasan Ali Efendi’nin torunudur. Yani hemşerimdir.
Gel gör ki hayatının bir döneminde Mevleviliğe intisap etse de ve hayatının çeşitli evrelerinde bu aidiyetin yansımalarına rastlansa da;
Hasan Ali Yücel’in asıl imanı Kemalizm dinine olmuştur.
Birkaç örnek verirsek;
“Her içtimai inanma sisteminin bir kitabı vardır. Bu kitap, ona inananlarca kutsal tanınır. Kemalizm’in kitabı Nutuk’tur; onu biz Türkler mukaddes tanırız. Yirmi dokuz Teşrinievvele doğru yürüyen bu günlerde, bizim kutsal kitabımız olan Nutuk’u kim bilir kaçıncı defa elime alıp bütün ruhumla onu okurken dimağıma gelen düşünceleri yalnız kendime saklamamak, onları size de söylemek istedim. Unutulmamalıdır ki, her Türk için bitmez tükenmez bir kudret kaynağı olan bu kitabın özünde, bugünkü milli varlığımızın kökü yaşamaktadır… Nutuk bizim kitabımızdır; onun büyük sahibine inananların kitabıdır…” (Hasan Ali Yücel, Pazartesi Konuşmaları, 1936)
Yukarıdaki satırlarda görüldüğü gibi Yücel yeni bir din tarif etmekte ve bu dinin ilahını ve kitabını muhataplarına bildirmektedir.
Üstelik bu bir anlık bir cezbe hali de değildir. Başkaca, başka vesilelerle, başka yerlerde söylenmiş yüzlerce örnek bulmak mümkündür.
Bu yazı çerçevesini daha fazla zorlamamak için bir de Mustafa Kemal’in ölümü üzerine Hasan Ali Yücel’in 18 Kasım 1938’de yayınladığı ‘Güneş Battı’ başlıklı yazısında ne söylediğine bakalım;
“Ondan geldik, ona gitmekteyiz. Şu an varlığının bütün fanilikleri yok oldu. Onda tam bir ebedilik yaşamaya başlamıştır. O bizim için bir yarı ilahtır. Onun için doğmuşuz, onun için öleceğiz…”
2
Bunları niye yazma gereği hissettim diye sorulursa şayet, cevabımız; adalet yerini bulsun… diyedir.
Zira adaletin bir tanımı da; herkese layık olduğunu vermek, herkesi layık olduğu yere koymaktır.
Ne yazık ki bugün de birçok kişiye hak etmediği rütbeler, mevkiler, sıfatlar, imkanlar verilmekte, yani adaletsizlikler yapılmaktadır.
Yapılan her adaletsiz işlem ise toplumu ifsad etmektedir.
Bu vesileyle bu hakikati bir kez daha hatırlatmak istedik.
3
Ayrıca, denilebilir ki; benzer birçokları gibi Hasan Ali Yücel’de o söylediklerini zor karşısında mecburen ya da milletvekilliği devam etsin diye söylemiştir, yani takiyye yapmıştır.
O zaman da biz, böyle kişilerin Müslümanlığından önce insanlığını tartışırız, öyle değil mi?