1
Mehmet Genç Hoca diye hatırlıyorum. Başkası da olabilir. Bu, sözün değerini azaltmaz.
Diyordu ki Hoca; “Osmanlı’nın her şeyi vardı ama ‘hain’i yoktu.”
Birçok başka özelliklerinin yanında Osmanlı sosyolojik anlamda çevreciydi de.
Dini, kavmi ve diğer unsurlar bakımından onlarca farklı aidiyetleri ‘Osmanlı üst kimliğinde’ bir arada tutmayı ve birlikte bir hayat kurmayı, ortaklaşa gelecek rüyası gördürmeyi başarmıştı.
Tabii olarak ortak gelecek inancına sahip olan topluluklar hain üretmezler.
Çünkü bütün bireyler farkındadırlar ve bilirler ki; bireysel bazda yapılacak her yanlışlık toplumsal geleceği olumsuz yönde etkiler.
Yani kişinin yapacağı hainlik herkesle beraber kendisini de vurur.
Hiç kimse de bile bile kendisini yok etmek istemez.
2
Oysa bugün...
Osmanlı’nın varisi Türkiye’de...
Osmanlı’nın payitahtı İstanbul’da patlatılan bir bomba sonucu onlarca kişinin öldüğü ve yaralandığı bir zamanda...
Güya; ülkenin asli unsurlarından sayılan(!), okumuş yazmış, hoca olmuş, üniversitelerde kürsü kapmış, bir kısım akademik zevat bir bildirinin altına imza atıyor.
İlk elde; ‘ne güzel, ülkenin bilim adamları, ülkenin bir problemini dert edinmiş ve onun halli istikametinde görüşlerini ortaya koymuş’ bile denebilir.
Ancak söz konusu metni okuyunca; bırakın içinde bulunduğumuz dertlere ilişkin sadre şifa bir şey bulmayı sanki düşman kuvvetlerin psikolojik saldırı timi tarafından hazırlanarak karşı tarafın siperlerine attığı korsan bildirilere benziyor.
Korsan dedim, ‘düşman’ bile açıktan ve alenen böylesine utanç verici bir metnin altına imza atmaz.
Ve görünen odur ki, Osmanlı’da olmayan Türkiye Cumhuriyeti’nde mebzul miktarda bulunduğudur; hain.
3
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kadrosunun bu millete yaptığı en büyük kötülüklerden bir tanesi;
İşte bu hainleri yetiştirecek ortamı hazırlamış olduğudur.
Kurucu kadrolar, Osmanlı’nın yıkılışını, Osmanlı’nın taşıdığı değerlere, yani İslam’a mal ettiği için; geçmişle hiçbir bağı bulunmayan yeni bir ulus yaratmak için yola çıktılar.
Bu hususta uyguladıkları talim-terbiye sayesinde milletine, kültürüne, tarihine, coğrafyasına yabancı nesiller yetiştirdiler.
Geçmişle irtibatı olmayan bu nesillere kendine münhasır yeni bir kimlik, bir aidiyet, yeni bir dil ve münhasır bir gelecek vizyonu da verilemediği için, işin kolayına kaçılarak eğitim meselesi Batı’yı taklit etmekle çözülmeye çalışıldı.
Bu hal ve gidiş ortaya tam anlamıyla ‘yabancı’ unsurlar çıkarmaktan başka bir işe yaramadı.
Bugün geldiğimiz noktada yaşadığımız ise konjonktürel gelişmelere de bağlı olarak dünün ‘yabancı’larının ‘hain’liğe evrilmiş oldukları gerçeğiyle karşı karşıya bulunmaklığımızdır.
4
Belki de iyi oldu.
Gizli ve gizlenmiş zararlı unsurlarla mücadele etmektense, açık hainlerle vuruşmak daha evladır.
Hayırlısı...