Eski Kudüs sokaklarını, çarşılarını dolaşırken, ilginç detaylarla karşılaşıyorsunuz. Bir Filistinli’nin dükkanından Kur’an-ı Kerim sesi yükselirken, bir diğer dükkanda İsa tasvirleri, haçlar, ikonalar satışa sunuluyor. Bir başkasında kipalar, şamdanlar ve çeşitli dini semboller...
Karşınıza çıkan bir başka dükkanın rafları, İbranice kitaplarla dolu. Hatta dükkanın girişinde devasa bir kitap duruyor. 1250 sayfalık kitap, tek bir kelimeden oluşuyor; Jew. Holocaust’ta öldürülen ‘6 milyon’ Yahudi’nin anısına kadın, erkek, çocuk herkes tek bir kimlik üzerinden anılıyor. Kelime, yahudiler için güçlü bir aidiyetin, kimliğin ifadesi.
Kiliseler, sinagoglar ve camiler... Hatta her dinin farklı mezheplerine, farklı yorumlarına dair inanç kozaları... Bu yönüyle Kudüs, tüm dünyanın inanç mozayiğinin toplandığı müstesna bir şehir. Haliyle, dinler tarihi gibi katmanlı bir başlık açılıyor insanın zihninde. İnançlara saygı duyarak, sembollerin, ritüellerin arka planlarına meraklar geliştirerek sokaklarda dolaşıyorsunuz.
Kudüs sokaklarında dolaşırken, bir kiliseden çıkıp, bir sinagoga, bir camiden çıkıp diğerine girerken, en çok Hz. İbrahim’i anıyor, son ve gerçek din İslam’ın ruhuna kendinizi teslim ediyorsunuz.
Diğer inanç müntesiplerinin gündelik hayatına dair izler sürüyorsunuz. Sokaklar dini kisvelerle dolaşan insanlarla dolu. Bir köşebaşında papazla, bir diğerinde hahamla ya da kipalı bir Yahudi ile rastlaşıyorsunuz. Tüm bu karşılaşmalar, Yahudiliğin, Hristiyanlıktan farklı olarak şeriat odaklı bir din olduğu düşüncesini pekiştiriyor.
Mezhepler arasında bazı farklılıklar olsa da, Yahudi dini hukukunun giyim-kuşamdan, yeme içme düzenine, toplumsal hayattaki ilişkilere kadar herşeyi kapsamlı ve disiplinli biçimde kuşattığını gözlemliyorsunuz. Öyle ki, çocukların neşeleri dahi zapturapt altına alınmış. Kalabalık Yahudi aileler, genelde arkada yürüyen bir kadının çevresini kuşatan beş-altı çocuğun disipline edilmiş ciddiyetiyle Yahudi mahallelerini dolduruyor. Siyah takım elbiseleri, altından bukleler sarkan siyah fötr şapkalarıyla Hasidik Yahudiler, insanlarla göz teması kurmadan tamamen kendi dünyalarına odaklanmış halde yanınızdan geçip gidiyor. Öyle ki, inançların çepeçevre kuşattığı bedenler yürüyor. Yahudi hukukunu oluşturan 615 emir ve yasak, bu bedenlerin tüm hücrelerine yayılmış.
Kiliselerden renkli bir görsellik ve müzik sesleri yükselirken, sinagoglardan ağır tempolu bir ritüel havası yayılıyor.
Bu genel Kudüs gözlemlerinin en üstünde elbette Müslümanların göz bebeği Mescid-i Aksa çevresinde, dünya ve ahiret hayatını dengeleyen bir dinin müntesipleri olan Müslümanlar var. İnsanın birşeyi daha iyi anlayabilmesi, idrak edebilmesi, biraz da emsallerinin iddialarına ve onların temsil biçimine bağlı. İnanç mensuplarının, kendilerini birbirinin aynasında görmesi farklı bir tecrübe oluyor.
Mescid-i Aksa’dan ve Kudüs’ten, tatlı bir huzur ama biraz hüzün, biraz acı, biraz özlem, biraz da işgalcilere karşı öfke ile ayrılıyoruz.
SON NOT: Terör bu sefer Fransa’da masum insanları vurdu. İnsanlık, İslamabad’daki, Bağdat’taki, Şam’daki, İstanbul’daki, Londra’daki, Madrid’deki, Newyork’taki teröre ortak tepki vermezse, dünyanın tüm şehirleri, terörün hedefi olmaktan kurtulamayacak. Fransa’nın ve Fransız halkının başı sağolsun!