Bir valiz hazırlamanın önemli bir parçası, küçük bir yol kitaplığı kurmak. Pahada ağır, yükte hafif kitaplarla yolculuğa çıkmak insanı iki kat zenginleştiriyor. Seyahat ve kitap, zaten birbirinin tamamlayıcısı. Agustine’in dediği gibi, “Dünya bir kitaptır ve seyahet etmeyenler onun sadece bir sayfasını okurlar.” Duraklar arasını ise iki kapak arası seyahatlerde geçirmek paha biçilmez.
Her ne kadar artık dijital kitaplar sadece tablet taşımayı gerektirse de, yolculuklar için içerdiği zengin ama taşıması kolay kitaplar seçmek gerekiyor. Stefan Zweig, bu anlamda çok güzel bir tercih. Her biri ince ya da rahat ayrılabilir bölümlerden oluşan kitaplarıyla… Sözgelimi Satranç kitabı, 2-3 saatlik bir yolculuğun bir içimlik kitaplarından. Üç Büyük Usta; Balzac, Dickens ve Dostoyevski ise, her durakta fasıla verilerek okunacak başarılı üç biyografi. Keza, Kendi İçindeki Şeytanla Savaşanlar; Hölderlin, Kleist, Nietzsche ya da Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar; Casanova, Stendhal, Tolstoy…Öylesine başarılı biyografiler ki, okurunu bu ünlü isimlerin bütün hayat öyküsüne aşina kılıyor. Adeta kişilik röntgeni çekercesine. Üstelik de son derece akıcı biçimde.
Zweig’in en güzel kitaplarından birisi ise, Sahaf Mendel. I. Dünya Savaşı’nın çıkışını fark etmeyecek kadar kendini işine adamış bir kitap koleksiyoncusunun hikayesi. “Tarih öncesinden kalma soyu tükenmiş bir kitap dinozoru” diye tanımlıyor Zweig onu.Öyle ki, “Kitapların dışında bu garip adamın dünya ile bir ilgisi yoktu; çünkü onun için varlığının tüm olguları kağıtlara döküldüğünde, bir kitapta toplandığında ve aynı zamanda herşeyden arınmış olduğunda başlıyordu.”
Sahal Mendel, 30 yıl boyunca Viyana’da bir Cafe’de sadece kitap trafiğini takip ettiği bir masada dünyanın bütün değişimlerine kendini kapatmıştı. Hiç gazete okumadığı, insanlarla kitapların adı, yazarı, yayın tarihi gibi künye bilgisi dışında hiçbir konuda konuşamadığı için dünyada neler olup bittiğinden habersizdi.
Nitekim ülkeler arası ilişkilerin son derece hassas olduğu günlerde, olan bitenden habersiz biçimde, abone olduğu dergilerin son sayılarını temin edemediği için Avusturya’dan Fransa’ya bir mektup yazmıştı.
Fakat iki düşman ülke sınırında mektuba el koyan istihbarat görevlileri, bu masum mevzuyu suça dönüştürerek Sahaf Mendel’i esarete mahkûm etmiş, hiç aşina olmadığı bir dünyanın kurallarıyla cezalandırmıştı.
Mendel’in kısa ama son derece zengin hayat hikayesi, sadece bizi çıkardığı yolculuklar açısından değil, kısa öykü-roman arası bir tür olan ‘novella’daki başarısı bakımından da okunmaya değer.
Pablo Neruda’ya atfedilen ama aslında Martha Medeiros’a ait olduğu iddia edilen şiirde ifade edildiği gibi;
‘Yavaş yavaş ölürler/ Seyahat etmeyenler/ Yavaş yavaş ölürler/Okumayanlar, müzik dinlemeyenler/Vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar/Yavaş yavaş ölürler…’