FETÖ, tüm insanlık değerleriyle birlikte kelimeleri de katletti, onların haysiyetini ortadan kaldırdı. Cemaat, hizmet, hocaefendi... Artık bu kelimeleri bağlam dışında kullanmak dahi ürkütüyor insanı. Düşüncenizin, hissiyatınızın kirlendiğini hissediyorsunuz. Sosyal ortamlarda şerh düşmeden edemiyorsunuz. Tedbir gibi, insanı risklerden koruyan bir anlam, sahtekarlığın, riyakarlığın, kendini gizlemenin ifadesi oldu.
Dinin direği Namaz’ın, ‘vazife’ ya da ‘spor’ adı altında kamufle edildiği, ‘amaca giden yolda herşey mubahtır’ anlayışıyla dini hükümlerin delik deşik edildiği sapkın bir anlayış, lügatlar dahil herşeye ihanet etti.
On yıllardır, Anadolu’nun masum insanlarının dini duygularını, aklını, sosyal ilişkilerini parselleyen bu yapı, kelimeleri de parselledi. Abi’ler, abla’lar artık samimi dostluk ilişkilerini değil, içinde her türlü ihanetin olduğu bir ilişkiler ağını ifade ediyor. Zaten bu ağ, Anadolu evlatlarının, ailelerinden koparılmasıyla, gençlere yeni abi ve ablalar icad edilmesiyle kurulmadı mı? ‘Hizmet’ adı altında gençler, önce ailelerden koparıldı, sonra bir kült etrafında, adeta büyülenircesine, bir ihanet şebekesinin askerleri yapıldı. Nice parlak zeka, bu ihanet yoluna esir edildi. Sorgulamayan, bağımsız düşünemeyen, önlerine konan dışında gazete, dergi, kitap okuyamayan müflis iradeler üretildi. Akıllar felce uğratıldı. Sonu, devletine, milletine, vatanına ihanete varan bu yolun duraklarında nice fikir, düşünce, duygu katliamları yapıldı. Hulasa, üç kuşak heba edildi. Müslümanlar arasında güven duygusu zedelendi.
Böylesine bir ihanet şebekesi, sağlıklı din ilişkisinin tesis edilemediği toplum ve devlet yapılarında yuvalanabilir ancak. Ne yazık ki, bu anlamda Türkiye hayli münbit bir ülkeydi. İnsanların dinini özgürce yaşayamadığı bir toplumda böylesine yeraltı örgütlenmeler ve ödettikleri ağır bedel kaçınılmazdır. Aileler, dinini öğrensin, korunaklı ortamlarda yetişsin diye evlatlarını bu yapıya özendirirken, özenle büyüttükleri çocuklarını bir ihanet şebekesine teslim ettiklerinin farkına varamadılar. Akıl ve vicdan körleşmesine tutuldular.
Şimdi bu ağır ihanetin altından kalkıp kendimize gelmeye çalışırken, yapmamız gereken, yeni kelimeleri ve sıfatları tedavüle sokmak olmalı. Vatanseverlik, şeffaflık, dayanışma bunların başında geliyor. Eğitimciler, inandığı gibi yaşayan, sağlam iradeli insan yetiştirmek üzere kolları sıvamalı, bu sıfatları genç dimağlara yerleştirmeli. Hizmet, cemaat, hocaefendi gibi kelimeleri de, toplum olarak bütün kirleri dökülsün diye iyice silkelemek durumundayız.
VATAN NÖBETİ TUTARKEN
15 Temmuz’dan bu yana millet meydanlarda, vatan nöbeti tutuyor. Bu buluşmalar, yeni ilişkiler, yeni davranış kodları, yeni, yeni, yeni... şeyler üretiyor. Ama aslolan yeni bir ruh üretmesi. Birlik ve beraberlik ruhu. Türkiye’yi içinde bulunduğu durumdan çıkaracak tek çare, bu. Meydanlar tüm renkleri birarada tutacak ortak dilden uzaklaşmamalı. Herkes bir süreliğine kendi sloganlarını rafa kaldırmalı, birliğin dilini hakim kılmaya çalışmalı. Bunun için harcayacağımız çaba, ödeyeceğimiz bedellerden daha büyük değil. Birbirimizin varlığına saygı göstermeyi öğrenmediğimiz sürece, bu savaşı kazanamayız.
Meydan demişken, şu anda meydanlara en çok şehitlerin hüznünü taşımak yakışır. Sabrı, tahammülü, birlik ve beraberliği ancak bu iklimde yeşertebiliriz.