Türk solu 2011 seçimlerinde Kürt hareketinin şemsiyesi altına sığındı. Oysa bu hareketin çıkışı, yıllar önce Türk sosyalistlerinin ve solcularının şemsiyesi altında başlamıştı. Türk solcuları/demokratları, etnik siyaset yapan ve (ne kadar inkar ederse etsin) ayrılıkçı bir karakter taşıyan bir harekete neden destek verir? Bunun cevabı yıllar öncesine uzanıyor
Bu seçimin yıldızı Sırrı Süreyya Önder'i, biraz da şivesinden olsa gerek önceleri Kürt zannediyorduk. Oysa kampanya boyunca 'Adıyamanlı bir Türk ailenin çocuğu' olduğunu defalarca tekrarladı durdu. Seçim konuşmalarındaki şu sözüyse unutulmadı. 'Evet ben bir Türk'üm ama bu mesele (Kürt sorunu) çözülünceye kadar Kürt'üm.'
Yani siyasal bir tavır olarak Kürtleştiğini ilan ediyordu. Nuray Mert de onu yalnız bırakmadı. Trabzonlu bir ailenin kızı olan Nuray Mert de sol siyaset yapabilmenin tek zemini olarak gördüğü Kürt hareketine uzandı. Mitinglerine katıldı, zafer işaretlerini eksik etmedi. Türk sosyalisti Levent Tüzel ve Balıkesirli bir 68'li Ertuğrul Kürkçü'yü de ekleyin bu listeye...
SARI HOCA İSMAİL BEŞİKÇİ
Türk solu 2011 seçimlerinde artık iyiden iyiye Kürt hareketinin şemsiyesi altına sığınıyordu. Oysa aynı hareketin çıkışı yıllar önce Türk sosyalistlerinin ve solcularının şemsiyesi altında başlamıştı. TİP'in ünlü 1970 kurultayını daha önce yazmıştım.
Türk solcuları / demokratları, etnik siyaset yapan ve (ne kadar inkar ederse etsin) ayrılıkçı bir karakter taşıyan bir harekete neden destek
verir?
Sakın Marksizm'den ve enternasyonal ruhtan söz etmeye kalkmayın... PKK ve onun yasal uzantısının o limandan çoktan uzaklaştığını hepimiz biliyoruz.
Peki o halde neden?
Bunun cevabı yıllar öncesine uzanıyor... PKK'nın kurucusu olan Türklerin hikayesine gidelim mi? Ne dersiniz?
Ama önce Sarı Hoca'dan söz etmek gerek. Prof. İsmail Beşikçi'den... Bir Çorumlu olarak Kürt meselesine ilgi duydu. Saha çalışmaları yaptı. Bu konuda 30'un üstünde kitap yazdı. Birçoğu yasaklandı. Yazdıklarından ve savunduklarından ötürü tam 17 yıl cezaevinde yattı. Kürt siyasal düşüncesinin fikir babalarından biri olarak bilindi. Ama aslında o Çorumlu bir Türk'tü.
KEMAL PİR'İN SAVUNMASI
PKK'nın içerisindeki ilk Türk belki de Abdullah Öcalan'dan sonra örgütün en önemli adamıydı.
Kemal Pir!
Gümüşhane'nin Torul İlçesi'nin Güzeloluk Köyü'nde doğdu. Türk bir ailenin çocuğuydu. Üniversite eğitimi için geldiği Ankara'da sol fikirlerle tanıştı. Kürtlerin varlığından da ilk kez o yıllarda haberdar oldu. Daha öncesinde hiç Kürt arkadaşı olmamıştı. Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Kültür Derneği'ne üye oldu. Abdullah Öcalan'la da orada tanıştı. Katıldığı politik tartışmaların içerisinde Kürt meselesinin varlığını öğrendi. Giderek Kürt sorununa daha da ilgi duydu, araştırdı. 1976 yılında PKK'yı oluşturacak fikr” örgütlenmeye dahil oldu. 1978'den sonra ise örgütün aktif bir militanıydı. Neden PKK'ya katıldığını savunmasında bakın nasıl anlatıyor:
'Devlete düşmandım, devleti yıkmak istiyorduk biz, burjuva sınıflarının devleti olduğu için yıkmak istiyorduk. Onun için bu hareketi araştırdım, baktım. Bu hareket ne diyor, ne demiyor.
Komunist mi, değil mi? Sosyalist mi? Basit milliyetçi bir hareketse asla katılmazdım. Basit Kürt milliyetçi bir hareketi ise katılmazdım. Milliyetçiliğe karşıyım çünkü ben. Milliyetçi değilim, milliyetçi düşüncenin hangi ulustan olursa karşısıyım çünkü ben. İster bunlardan olsun, ister ne olursa olsun, Kürtlerden olsun. Katılmazdım ben böyle bir harekete.'
1978'de Pazarcık'ta yakalandı. Hapse girdi. 1979'da Urfa Cezaevi'nden firar etti ve Suriye'ye kaçtı. Sonra tekrar eylemler için Türkiye'ye girdi. Yine yakalandı. İki kişinin öldürülmesi, bir ekip otosunun taranması ve örgütün kurucu üyeliğinden yargılandı. Bu kez konulduğu yer Diyarbakır Cezaevi'ydi. Cezaevinin iç güvenlik amiri ise Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran'dı.
Kemal Pir 1982 yılında örgüt arkadaşı Hayri Durmuş'la beraber cezaevindeki baskıları protesto etmek amacıyla girdiği ölüm orucunun 52. gününde öldü. (Kemal Pir ve Hayri Durmuş Türkiye'de ölüm orucunda yaşamını yitiren ilk eylemcilerdir.)
KARADENİZLİ KURUCU
Haki Karer de PKK'nın kurucularındandı. Karadenizliydi. Ordu'nun Ulubey İlçesi'nde dünyaya geldi. Üniversiteyi Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'nde okudu. O da Kemal Pir gibi ADYÖD'e üye oldu. 1976'da ise PKK'nın kurucu kadrosunda yer aldı. Örgütün kurulma kararının verildiği ünlü Dikmen toplantısında Haki Karer de vardı. 1977'de aldıkları Güneydoğu'ya açılma kararıyla bölgeye gitti. Gaziantep'te çalışmaya başladı. Bir kahvehanedeki politik bir tartışmanın sonucu çıkan çatışmada öldürüldü. PKK'nın kurucu kadrosu olarak sayıldı.
Kardeşi Baki Karer de örgütün önemli isimlerindendir. Ancak daha sonra PKK'yla ters düştü. Halen yurtdışında yaşıyor.
BAŞKANLIK KONSEYİ
Durun, daha bitmedi... Örgüt içerisinde 'Abbas' kod adını kullanan Duran Kalkan da bir Türk'tür. Adana 1954 doğumlu Kalkan, öğretmen okulunu bitirdi. Daha sonra o da Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'ne kaydoldu. Aynı yıllarda sol düşünceyle tanıştı. PKK'nın kuruluşunda yer alan birkaç kişiden biriydi. 1978'den itibaren örgütün en tepe yöneticilerinden biri oldu. PKK içinde bahsedilen Urfa Kliği'ne (Urfalı Cemil Bayık ve Murat Karayılan) karşı mücadele yürüttü. Tam 35 yıldır örgütün her aşamasında yer aldı. Halen PKK'nın en üst düzey yönetimi olan Başkanlık Konseyi üyeliğini yürütüyor.
ESKİŞEHİRLİ BİR TATAR!
Canan Kurtyılmaz Eskişehirli bir Tatardı. Üniversite döneminde PKK'yla tanıştı. Dağ kadrosuna dahil oldu. Örgütteki kod adı 'Asya Deniz'di. Cesur ve atak tavrıyla kısa sürede önemli görevlere getirildi. Birçok saldırı eyleminin talimatını o verdi. Daha sonra Avrupa'ya geçti. PKK'nın Avrupa sorumluluğunda bulundu. Halen PKK'nın en önemli isimlerinden biri olarak biliniyor. Ama Kürtlükle hiçbir alakası yok.
PKK MARKSİZM'DEN KOPTU
Pakraduni olan Kadri Çelik ve Suriyeli Fehman Hüseyin'i de unutmayalım. Her ikisi de örgütün en üst düzey kadrolarından. (PKK'nın kurucularından sayılan 'Avareş' kod adlı Mustafa Karasu ise Sivas Gürünlü... PKK'nın en sertlik yanlısı kanadını temsil ediyor. Tamam bir Kürt, ama sıkı durun, Kürtçe bilmiyor!..)
PKK Kürt milliyetçiliğine savrulmuş bir örgüttür. Enternasyonalizmden de Maksizm'den de uzaklaşmış, kopmuştur. Yani yıllar öncesinde bir avuç idealist solcu gencin hayalini kurduğu gibi eşit ve bağımsız bir Türkiye hedefinden çok uzaklaşmıştır.
Halihazırda özerk ya da değil, kuracakları devletlerinin hayaliyle gün sayıyorlar. İyimserleri bile en azından federasyona razı. Londra ve Tel-Aviv ise olan bitene bıyık altından gülüyor.
Şimdi düşünüyorum. İlkel milliyetçiliğin her türüne karşıyım diyen Kemal Pir yaşasaydı acaba yine son nefesinde 'Yaşasın PKK' der miydi? Veya PKK'nın savrulduğu son noktayı görse, halen bu örgütte durur muydu?
ESAT OKTAY'IN YARATTIKLARI
Bir parantez açmam zorunlu. Kimi kara mizah benzetmelere bakacak olursak Yüzbaşı Esat Oktay, PKK'nın bir diğer kurucusu olarak anılır. Çünkü onun yönetimindeki Diyarbakır Cezaevi öyle bir baskı ve işkence merkezi olmuştu ki adeta militan üretme fabrikası gibi çalışıyordu. Bir şekilde cezaevinden çıkan sempatizanlar hemen soluğu dağda alıyorlardı.
Kemal Pir de, Yüzbaşı Esat Oktay'ın şiddetinden nasibini almıştı. Neden ayağa kalkmıyorsun tartışması büyümüş ve Esat Oktay Yıldıran hışımla Kemal Pir'in üstüne çullanmıştı. Ama doğrusunu söylemek gerekirse Diyarbakır Cezaevi'nde dayak rutin bir işlemdi.
Kurt köpeği Co ile birlikte yaptığı insanlık dışı muameleler dolayısıyla adı 'Diyarbakır Cezaevi'nin Tanrısı'na çıkan Esat Oktay Yıldıran'ın sonu da trajik oldu. 22 Ekim 1988 günü karısı Serpil ve 11 yaşındaki oğlu Okan'ın gözleri önünde öldürüldü. Bindikleri halk otobüsünde önüne geçen militanlar önce kurşun yağmuruna tuttular. Ardından seslendiler 'Laz Kemal'in selamı var!' Kemal Pir örgütte 'Laz Kemal' olarak anılıyordu. Cinayeti PKK üstlenmedi.
Not:
Bu araştırmayı tamamlamamda desteğini esirgemeyen gazeteci arkadaşım Ali Kemal Erdem'e teşekkür ederim.
Not 2: Bu akşam da PKK'yı konuşmayı sürdüreceğiz. 'Öcalan'ın İmralı Günleri' kitabının yazarı Cengiz Kapmaz, Şimdiki Zaman'da konuğum olacak. Kaçırmayın derim.
Skyturk TV saat 23.15 Canlı Yayın