Türk aydınındaki şu aşağılık kompleksi beni acayip derecede ifrit ediyor. Müslümanlığı 33'lük tespihin püskülüne indirgeyen bazı muhafazakarların aymazlığı ile çağdaşlıktan 35'lik rakı şişesini anlayanların feraset derecesi aynıdır.
"Acaba çağdaş ve ulusalcı nasıl olunur?" diye şöyle bir düşündüm. Bakalım bu ne mene (menem değil..) bir şeydir?
BİR: Rakı reklamı yaparken spotta "Mangaldaki külü, daldaki bülbüle çeviren Türk mucizesi" ibaresi varsa sizde acayip derecede bir çağdaşlaşma belirtisi baş göstermiş demektir. (Ama bu rakının aynı zamanda "Daldaki bülbülü, mangalda kül bırakmayan dümbüğe çevirdiğini" de bileceksiniz.)
İKİ: Madem söz rakıdan açıldı buna devam edelim: Rakının ismini "Ata Rakı" koymuşsanız hele bir de reklamda yer alan şişenin yanına "Türk bayrağı" kondurmuşsanız ulusalcılık damarınız "bira köpüğü" gibi kabaracaktır..
ÜÇ: Gazetelerin arka sayfasına "şarap gibi kadın" kontenjanından "Sharapova"nın fotoğrafı koyup bir de aynı karede viski şişesine yer verdiniz mi ertesi günü "üçüncü sayfaya" haber olma ihtimaliniz artacaktır..
DÖRT: Bir kurtuluş savaşı dizisinde Fransız işgalciler tarafından öldürülen bir Türk kadınının rolünü oynayacak aktristi filmde "öldürtmeyeceksiniz"..
BEŞ: Ramazan Bayramı'na Şeker Bayramı diyecek ve Ramazan ayında mahyalarda "Tut beni oruç" gibi gerici sözler yazmak yerine "Slm Ramazan" ya da "Nbr Şekerim" gibi sofistike sözler yazılmasını salık vereceksiniz.
ALTI: Bir anaokulunun öğrencileri "Müslüman'ım, çalışkanım; gayem Kur'an'ı anlamak, Kur'an'ı yaşamak, yaratılanı sevmektir" şeklinde ant içiyorsa gazetenizin birinci sayfasına "Anaokulunda El Kaide Andı" şeklinde manşet atacaksınız.
YEDİ: CHP'li il başkanlarının da "yasa gereği" yönetim kurulu üyesi olduğu İş Bankası'nın reklamında oynayan bir çocuğa "Atam senin eline diken batar mı?" gibi adamakıllı bir laf ettireceksiniz.
SEKİZ: "Komünistlerin her görüldüğü yerde başı ezilmelidir" ya da "Türk şoförü en asil duygunun insanıdır" şeklindeki sözleri Atatürk'e atfedecek; "Bu sözler Atatürk'e ait değil.." diyenleri ise affetmeyeceksiniz.
DOKUZ: "Din gerilemeye tekabül eder" sözünü kullananlara "duayen yazar" diyecek; "Kemalizm gerilemeye tekabül eder" sözünü sarf eden Prof. Atilla Yayla'ya ise iki yıla tekabül eden bir ceza vereceksiniz.
ON: Cuma namazı kılınırken cemaatin hep birden "selam" verip kafalarını yan tarafa çevirmelerini görünce kaleme sarılıp "Yoldan geçiyordum; namaz kılmadığım için cemaat hep birden bana yan gözle bakıyordu" diye yazacaksınız.
ONBİR: Başbakan Erdoğan, Rusya lideri Putin'le yan yana yürüdüğünde Erdoğan'ın eli cebinde iken fotoğrafladığınız görüntüyü, Erdoğan'ın karizmatik görünmemesi için sağ kolunu keserek basacaksınız.
ONİKİ: Her yıl Ardahan-Damal'daki bir dağda Atatürk'ün silueti göründüğü için o dağda koyun otlatan çobanı "görüntüyü bozduğu için" savcılığa şikayet edeceksiniz.
ONÜÇ: Diyelim ki Başbakan Erdoğan içki dolu bardakta su olduğunu zannederek bardağı ağzına götürdü. Bu durumda hiç gülmeyen Ahmet Necdet Sezer'in yaptığını yapacak yani çok güleceksiniz. Gerçi Sezer "ağız dolusu" kahkaha da atacaktı ama ağzındaki su boşa gitsin istemiyordu. Çünkü Sezer tasarrufa çok önem veren biri idi.
ONDÖRT: Diyarbakır'daki minibüs şoförlerine kravat takma zorunluluğu getirilmesi karşısında Yılmaz Özdil'in Star'da iken attığı başlık olan "Kro-vat" başlığının ulusalcılık felsefesine olan lojistik katkısını görecek ve ağlayacaksınız.
ONBEŞ: "Hepimiz Ermeniyiz" diye manşet atmaktan korkmayacaksınız.. Diyelim ki korktunuz; sakinleşmek için hemen manşetin üstündeki logoda yer alan "Türkiye Türklerindir" yazısına bakacaksınız.