Bugün 28 Ocak... Tarihte bugün neler olmuş diye bir baktım. Ki, ne göreyim!
Mesela 1517'de Yavuz Sultan Selim, Kahire'ye giriyor. Kaldı ki Sisi de 2013'ün 3 Temmuz'unda Kahire'deki başkanlık sarayına girmişti.
3 Temmuz deyince aklıma bir başka olay daha geldi. 3 Temmuz 2011'de bir başka Başkan'ın, Aziz Yıldırım'ın koltuğu sallanmıştı.
Bu arada, konu konuyu açıyor. Yukarıda Yavuz Sultan Selim'den bahsetmiştim. Yavuz Selim, bir sadrazamı öldürtmüştü. Adı, Koca Mustafa Paşa...
İlginçtir; İstanbul'un Fatih İlçesi'nde hem Yavuz Selim hem de Koca Mustafa Paşa isminde iki büyük semt vardır. Gerçi, Giresun'da Atatürk'ün heykelinin olduğu bir semtte Topal Osman Ağa'nın da heykeli var. Normaldir!
Dağıtmayalım: Tarihte bugün, örneğin 1920'de Misak-ı Milli kabul edildi. Misak-ı Milli'nin ne anlama geldiğini "yemin ediyorum", liseden mezun olunca öğrenmiştim. Çünkü hocamız da bilmiyordu. Bilse söylerdi. İyi bir insandı çünkü...
"Milli yemin-ulusal ant" manasına gelen bu yeminin imzalandığı Meclis-i Mebusan binası, bugün Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak kullanılıyor.
Daha önceki adı Güzel Sanatlar Akademisi idi. Ondan önceki adı Cemile Sultan Sarayı idi. Cemile Sultan, Sultan Abdülmecit'in kızı yani son dört padişah 5. Murat, Abdülhamit, Vahdettin ve 5. Mehmet Reşat'ın kardeşi idi.
Yani bugün o üniversitede okuyan "bazı" gençler, tahmin ediyorum ki hatta inanıyorum ki o binada ikamet eden Cemile Sultan'ın kardeşi Sultan Vahdettin'i hain olarak tesmiye ediyordur. Hatta Misak-ı Milli'nin o binada Sultan Vahdettin döneminde kabul edildiğini bilmiyordur.
Yine hatta Misak-ı Milli'nin kabul edildiği gün itibarıyla Ankara'da TBMM diye bir kurumun olmadığını da bilmiyordur.
Hatta ve hatta Misak-ı Milli'nin içinde Musul ve Kerkük'ün olduğunu ama mesela Kıbrıs'ın yer almadığını da bilmiyordur. Çünkü öğretmiyorlar, çünkü öğrenmiyorlar.
Ama bir "ulusalcı miting" yapıldığında, bazı gençler mesela "Kıbrıs bizimdir, bizim kalacaktır" dedikten sonra "Kuzey Irak'tan bize ne?" diyebilmiştir, diyebilmektedir. Bu kafayla gidilirse demeye devam edecektir.
"Tarihte bugün"e devam edelim: Tam 10 yıl önce bugün Türk Lirası'ndan altı adet sıfır atıldı. Tabii bunun üzerine örneğin Emin Çölaşan da hemen "atıldı" ve "Paradan altı sıfır atılsın, anırırım" dedi. Biliyorsunuz birkaç yıl sonra Hürriyet'ten o da "atıldı". Hatta sonraki yıllarda hatırlıyorum, Hürriyet'ten "birkaç sıfır" daha atılmıştı!
İşte "yeni paralar"dan 20 TL'nin üzerinde Mimar Kemalettin de var. Mimar Kemalettin sadece Bebek Camii'nin mimarı değil, aynı zamanda "gerici"(!) binaları da restore eden bir mimardır.
Mimarlığını yaptığı binalardan biri Koca Sinan Paşa Medresesi, diğeri Eyüp sahilindeki Sultan Reşat Türbesi'dir. Hele hele bir de kalkıp Kudüs'teki Mescid-i Aksa'nın restorasyonunu da yapmıştır ki bunun vebalini nasıl ödeyecektir bilmiyorum!
Hatta malzemeleri Türkiye'den TIR'la götürdüğü söylenir. Kaldı ki bugün yaşasaydı MİT ajanı olarak ilan edilmesi muhtemel ve mümkündü.
Hele bir de 100 TL var ki üzerinde Itri'nin portresi vardır. Itri kim? "Allahümme salli âlâ seyyidina Muhammedinin'n-Nebiyyil'ümmiyi ve âlâ âlihi ve sahbihi ve sellim" diye başlayan Salât-ı Ümmiye'nin bestekârıdır.
Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının "Bu sözleri besteleyen adamın Atatürk'ün portresinin yer aldığı parada ne işi var?" diyerek AK Parti'yi kapatma davasına 100 TL'yi delil olarak koymamasının nedenini hâlâ çözebilmiş değilim! (Şu ihtimal olabilir: Dosyanın içindeki 100 TL rüşvet sinyali gibi algılanabilirdi!)
Evet "tarihte bugün" diyerek bugünkü yazımı yazdım ve "tarihe not düştüm"!
Peki tarih, bu yazıyı alıp "Tarihte bugün" başlığı altında yazacak mıdır? Elbette, yazılması gerekmediği için yazmayacaktır.
Ama tarih, Başbakan'ın "Hamdolsun" demesini parti kapatma sebeplerinden biri olarak gören eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'yı mutlaka yazacaktır.
Hamdolsun ki yazacaktır, andolsun ki yazacaktır.