Türkiye konusunda anında tepki vermeyi ‘refleks edinen’ Batı, Mısır’daki gelişmeleri 1 ay arayla izliyor.
Mısır’da yapılan askeri darbenin ve katliamların üzerinden bir ay geçtikten sonra nihayet Batı, ‘ses’ verdi. Mısır’daki gelişmeler Batı’nın yönetim yapısının hantallığını ve karar alma sürecinin uzunluğunu bir kez daha ortaya koydu.
Mısır’daki askeri darbeye ve katliamlara ‘ses çıkartmayan’ Avrupa Birliği’nin ve genel anlamda Batı’nın tutumu kamuoyu tarafından yoğun eleştiri aldı.
AB, Mısır’da yaşanan son gelişmelerin ardından Mısır ile ilişkilerini “acilen gözden geçireceğini” açıkladı. AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ve AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso yaptıkları 7 paragraflık ortak açıklamada, ordu ve geçici hükümetin şiddet olaylarına son vermekle sorumlu olduğunu ve şiddet olayları ile cinayetlerin hiçbir şekilde haklı gösterilemeyeceğini ifade ettiler.
AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Mısır`daki trajedide en büyük sorumluluğun geçici yönetimde olduğunu, ülkedeki siyasi liderlerin de bunda payı bulunduğunu vurguladı. Fransa, Almanya, İngiltere ve İtalya’nın “Mısır ile olan ilişkileri gözden geçirilmesi”ni istemesi üzerine Yüksek Temsilci Ashton, AB üyelerini toplantıya çağırdı.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Almanya Başbakanı Angela Merkel, İngiltere Başbakanı David Cameron, İtalya Başbakanı Enrico Letta ve AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso arasında bir hafta boyunca ‘telefon diplomasisi’ yaşandı. Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya, Mısır’daki büyükelçilerini geri çağırarak bilgi aldı.
AB dışişleri bakanları, önümüzdeki günlerde “Mısır ile olan ilişkileri ve işbirliğini gözden geçirmek”, “şiddet olaylarının derhal sona erdirilmesi ve diyalog sürecinin başlatılması çağrısında bulunmak” üzere Brüksel’de acilen biraraya gelecek.
Mısır’da yaşananları başından beri ‘tanımlamakta’ ve yapacağı açıklamalarda hangi ‘terminolojiyi kullanacağı’na karar vermekte zorlanan AB, konuyu bu hafta içerisinde 28 üye ülkesi ile tartışacak.
“Mevcut krize barışçıl ve adil bir çözüm bulmak, hükümetin vazifesidir” diyen Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, Mısır hükümetine sorumluluklarını hatırlatarak, buna “hangi siyasi görüşten olursa olsun her Mısırlı’nın barışçıl gösteri yapabilmesini güvence altına almanın” da dahil olduğunu vurguladı.
BATI TARAFINI BELLİ ETMELİ
Brüksel’in en deneyimli ve ‘kurt politikacısı’ Alman parlamenter Elmar Brok, AB’nin ne darbecilerin ne de direnişçilerin yanında yer alması gerektiğini ve üçüncü yolu, halkın çoğunluğunun yanında yer alması gerektiğini savundu.
Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Elmar Brok, “Ne ordunun ne de Müslüman Kardeşler’in tarafında olmalıyız. Biz, seküler bir devlet için 22 milyon imza toplayan üçüncü güç olan, halkın çoğunluğunun tarafını tutmalıyız. Orduyu, sadece demokrasi için seçim takvimine uymaya değil, aynı zamanda Müslüman Kardeşler’le bir kere daha bir araya gelip konuşmaya geçici de olsa uzlaşıya ikna etmeliyiz. Benim gördüğüm en büyük sorun, bu üç taraftan, yani ordu, Müslüman Kardeşler ve seküler gruplardan hiçbirinin, birbiriyle diyaloğa girmek istememesi. Ve bence en kötü gelişme de bu” açıklaması yaptı.
AB’nin ilk bakışta Müslüman Kardeşler tarafında gibi göründüğünü, ancak Mısır konusundaki tutumunun çok daha karmaşık olduğunu ifade eden Batılı kaynaklar, Batılı ülkelerin büyük bir açmazın içinde bulunduğunu itiraf ediyorlar. AB’yi çifte standartla suçlayan kesime göre ise Müslüman Kardeşler’in ülkeyi İslamcılaştırmasını büyük bir kuşkuyla izleyen Avrupa, bir yandan orduyu eleştirirken, diğer yandan Mursi’nin devrilmesine seviniyor.
Mısır’a 5 milyar dolarlık yardım ve hibe yapmaya hazırlanan ABD de nihayet ‘ses vererek’ bu yardımı ‘gözden geçireceği’ni duyurdu.