BRÜKSEL
Başbakan Erdoğan'ın 5 yıl aradan sonra Brüksel'i ziyaret etmesi herkeste farklı beklentiler yarattı.
Bazı kesimler, Başbakan Erdoğan'ın Brüksel ziyareti ile birlikte "müzakere başlıklarının açılmasının hızlandırılması"nı bekledi.
Bazı kesimler, Başbakan Erdoğan'ın 'paralel devlet'i AB'lilere nasıl anlatacağını merak ediyordu.
Bazı kesimler, Başbakan Erdoğan'ın AB'den 'ders alacağı' yönünde beklentileri vardı.
Bazı kesimler ise, Başbakan Erdoğan'ın AB'lilere kızıp, onlara da "one minute" çekeceğini konuştu.
Oysa, Brüksel'de kapalı kapılar ardında konuşulanlar, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinde olması gereken diyaloğun gereğiydi. AB, kendi oyun kurallarını kabul eden ülkeleri üye olarak kabul eden bir birlik. Türkiye ise bu birliğe üye olmak için çalışan bir ülke.
Bu iki pozisyonda bulunan iki 'oyuncu'nun olmazsa olmazı olan diyalog süreci yaşandı Brüksel'de bir gün boyunca.
Başbakan Erdoğan'ın AB Konseyi, AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı görüşmelerden sonra düzenlenen basın toplantısına, 'İçeride sandalyeler uçuşmadı çünkü koltuklar vardı' esprisi ile başlaması, görüşmelerin tansiyonunu ortaya koyan en somut cümleydi.
Başbakan Erdoğan ile AB ve AP yetkililerinin Brüksel'de gün boyu kapalı kapılar ardında konuşulan konuların satır başlarına bakıldığı zaman, Türkiye ile AB ilişkilerinin tam anlamıyla ve her yönüyle masaya yatırıldığı ortaya çıkıyor.
Satır başları özetle şöyle;
İlerleme Raporu'na Başbakan Erdoğan'ın verdiği, "AP'yi tanımıyorum" tepkisi, AB'nin Mısır'daki darbeye 'darbe' diyememesi, Suriye'deki gelişmeler, Seçilmişlik ve demokrasi, reformlarda geri adım atılması endişesi, AP Sosyal Demokrat Grup Başkanı Hannes Swoboda'nın CHP ile ters düşmesi, Demokratikleşme Paketi tartışmaları, Müzakere başlıklarının açılmasında yaşanan tıkanıklıklar, Türkiye'de 17 Aralık Operasyonu ile ortaya çıkan 'paralel yapı', güçler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tartışmaları, görev yeri değişiklikleri, ekonomik istikrar ve yolsuzluk iddiaları, basın özgürlüğü ve tutuklu gazeteciler, iki bakan çocuğunun tutuklanması, terörle mücadele, çözüm süreci, Kıbrıs'ta çözüm arayışları,...
AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Türkiye'nin hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı konularında kendisine güvence verdiğini, Türkiye'nin dile getirdikleri endişelere hızla yanıt vereceğinden emin olduklarını ve AB'nin Türkiye'ye yardım sunmaya devam edeceklerini söyledi basın toplantısında.
AB olarak görevlerinin "Türkiye'deki siyasi durumu analiz etmek olmadığı"nı söyleyen AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, asıl görevlerinin Türkiye'deki düzenlemelerin AB ilkelerine uygunluğunu takip etmek olduğunu açıkladı.
Bir günlük yoğun Brüksel temasların özetini yine AB Konseyi Başkanı Van Rompuy, "Ama esas olan temas halinde olmamız" cümlesi ile yaptı.
Öte yandan bazı AP milletvekillerinin, Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'ye dönmesinden sonra yaptıkları açıklamalarda 'endişelerinin hala devam etmekte olduğu' anlaşılıyor.
Başbakan Erdoğan'ın 5 yıl aradan sonra yaptığı Brüksel ziyareti ile Brüksel'de kurumların 'ikna olduğu' ama kişilerin 'ikna olmadığı' anlaşılıyor.
Başbakan Erdoğan'ın Brüksel'de kaldığı sürede, Türkiye'den gelen gazeteciler, Brüksel'deki haberciler ve hem Brüksel'de hem de Ankara'da görevli diplomatlar, bir anda 10 yıl öncesinin Türkiye ile AB ilişkilerine geri dönülmesinin duygularını paylaştılar aralarında.