Hesaplaşmanın kodları yıllar öncesine dayanıyor. 2010’da Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı Koltuğuna oturmasının ardından önemli gelişmeler olmuş, ciddi iddialar ortaya atılmıştı.
Çıkan tartışmalarda benim yazdıklarımın da etkisi olmuştu. Mesela, ABD Merkezli Hopkins Üniversitesi’nce 2008’de hazırlanan ve 2010’da gerçekleşen bir raporu ortaya çıkarmıştım. O raporda, “Baykal gidecek, yerine Kılıçdaroğlu gelecek. Yeni CHP ortaya çıkacak.” deniyordu.
Sonra Wikileaks belgelerinden bahsetmiştim. ABD Ankara Büyükelçiliği’nin Washington’a gönderdiği, “Baykal gitmeli” tezini işleyen kriptoları yazmıştım.
Yine o dönemde, bütün bu öngörü ve hesapların “kaset skandalı” ile gerçeğe dönüştüğünün altını çizmiştim!
Sonra CHP’de Soros’tan yardım alan TESEV destekli “arama konferanslarında” görüşülenleri yazdım. Van ve İstanbul’da yapılan bu konferanslarda alınan o kararlar, “CHP, Öcalan’ın görüşlerine mi yaklaştı?” tartışmalarına yol açtı.
Sütunlarıma taşıdığım bir başka önemli iddia daha vardı. CHP’li Şahin Mengü, Coca Cola’nın CEO’su Muhtar Kent’in, “Kendisiyle görüşmeler yapmak için Kılıçdaroğlu’nun özel bir telefon numarası edinmesini istediğini” açıkladı. Onu da yazdım.
Pek çok CHP’li ve özellikle de “ulusalcı kanat” ayağa kalktı.
İlginçtir, o gün tepki gösterenlerin çoğu bugün CHP’de etkisizleştirilmiş durumda!
Peki, bugün CHP’nin etkili makamlarında kimler var? Mesela Sezgin Tanrıkulu var. Biliyorsunuz, geçen dönem ön seçimle Uşak Milletvekili olarak Meclis’e giren Dilek Akagün Yılmaz, Tanrıkulu’na sert eleştiriler yöneltmişti. Parti Grubu’nda, Tanrıkulu için dillendirilen “ABD’nin TR 705 kodlu haber alma elemanı” iddialarından bahsetmişti.
Sen misin bunu söyleyen? Yılmaz, önce uyarı cezası aldı. Sonra Parlamento dışı kaldı. Sezgin Tanrıkulu ise, CHP’deki Genel Başkan Yardımcılığı Koltuğu’nu koruyor. Yurtdışı toplantılara katılıp, PYD’nin “bir terör örgütü olmadığını” savunabiliyor. Zaman zaman da Doğu ve Güneydoğu’ya gidip, HDP’lilerle aynı fotoğraf karesi içinde boy gösteriyor.
Biliyorsunuz, Baykal’ın “CHP’nin HDP’lileştiği” yönündeki tezine en sert tepkiyi de Tanrıkulu verdi.
Sanırım, bütün bunlar alt alta konulduğunda daha iyi anlaşılır Deniz Baykal’ın ne demek istediği!
Baykal, CHP’nin eski Genel Başkanı. Ancak, O da Kılıçdaroğlu döneminde etkisizleştirilmiş isimlerden biri. Bugün Parti Grubu’nda çok fazla bir destekçisi yok.
Baykal, 2010’dan bu yana sustu, bekledi. Kılıçdaroğlu’nun 1 Kasım seçimleriyle başlayıp, son CHP Kurultayı ile iyice netleşen itibar kaybının ardından harekete geçti.
Pek üzerinde konuşulmuyor ama Baykal ilk çıkışını, bir önceki CHP Grup Toplantısı’nın kapalı bölümünde yaptı. CHP’li milletvekillerine 2 saate yakın 1 Mart Tezkeresi sırasında yaşananlarla ilgili bilgi verdi. Konuşmasının arasına da bazı mesajlar yerleştirdi. Baykal, hitabeti, bilgi birikimi ve konuya hâkimiyeti ile CHP Grubu’na “Ben buradayım” demek istedi.
İkinci çıkışı da bir televizyon kanalında kamuoyuna yönelik olarak yaptı. Orada da “Ülkesini düşünen, CHP’nin değerlerine bağlı, devlet adamı Baykal” portresi çizmeye çalıştı.
Ve kendisine yönelik olarak geçmişte gerçekleştirilen operasyonun hesabını görme yolunda da ilk adımı attı. “Olmuyor” diyerek, “Kılıçdaroğlu’nun tükenişini” ilan etmeye çalıştı.
HHH
Peki, Deniz Baykal, CHP’nin Genel Başkanlığına yeniden soyunacak mı?
Şimdilik değil. Ayrıca, O zaten CHP’de potansiyel Genel Başkan adayı! Baykal, öncelikle “Kılıçdaroğlu ile olmadı ve olmayacak” görüşünü yerleştirmek istiyor. Kendisini hatırlatıyor ve nabız yokluyor. Bu arada, partisinin “millilik vasfından uzaklaştığı” mesajını da ortaya koyuyor. Böylece bir taşla birkaç kuş birden vurmaya çalışıyor. Parti tabanında gidişattan rahatsız olanlara “izin vermeyiz” demek istiyor. Kendisini Genel Başkanlıktan uzaklaştıran “kaset komplosunun” amacının ve perde arkasının tartışılmasının alt yapısını oluşturuyor. “İhtiyaç duyulduğu takdirde elimi taşın altına koymaya hazırım” mesajı da önemli. Öyle görünüyor ki, yavaş yavaş CHP’de Kılıçdaroğlu için yolun sonuna geliniyor. Önümüzdeki Mayıs ya da Haziran’da toplanması düşünülen tüzük kurultayı, seçimli bir kurultaya dönüşebilir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısına kimler mi çıkabilir? O kadar çok ki…
Onları bir başka yazıda ele alalım. Şimdilik, Baykal’ın çıkışının ardından Kılıçdaroğlu’nun “topal ördek” konumunun daha da belirgin hale geldiğinin altını çizmekle yetinelim.