Amaç konusunda çok farklı değerlendirmeler olabilir; ancak ilk bakışta 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili olarak “Kucaklayıcı, farklı, problemlere ilaç ve kurtarıcı” portresi çizildiği görülüyor. “Erdoğan gibi değil” görüntüsü öne çıkıyor, hatta sanki özellikle vurgulanıyor.
Ahmet Sever’in “Abdulah Gül’le 12 Yıl” kitabından söz ediyorum…
Var mı itirazı olan?
Olamaz, çünkü kitapta anlatılan olaylara ve bizzat Abdullah Gül’ün ağzından çıkan ifadelere bakıldığında, amaç farklı olsa da görünen bu.
Üstelik kendisinin de bu kitaba onay verdiği açıklanmış durumda. Zaten öyle olmasa, Abdullah Gül “evet” demese, bu kitabın yayımlanması mümkün değildi.
Ama bence o onayı vermemeliydi. En azından “şimdi değil” demeliydi.
Bu kitap, böylesine hassas bir dönemde yayımlanmamalıydı…
Çünkü…
Kitabın içindeki ifadeler, zamanlaması ve sunuluş biçimi Abdullah Gül’ün hiç de lehine olmadı. Hatta tam tersini söylemek mümkün! Ahmet Sever, Abdullah Gül’e zarar vermek isteseydi, ancak bu kadar başarılı olabilirdi!
* * *
Neden mi?
1) Bu kitap, muhalefetin Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini tartışıp yalnızlığa itmeye çalıştığı, uluslararası lobilerin üzerine yüklendiği, dış basının yaylım ateşi açtığı bir dönemde yayımlandı.
2) Ayrıca, adeta Erdoğan’ı dört bir yandan sıkıştıran çevrelerle omuz omuza verildiği görüntüsü ortaya çıktı.
3) En önemlisi de Abdullah Gül atak yapmak için sanki böyle bir fırsat bekliyormuş gibi bir hava verilmiş oldu.
Üstelik hikâyenin geçmişi de var…
Gezi Olayları ile Erdoğan ve AK Parti’nin sendelediğinin düşünüldüğü anda da Gül’den bazı açıklamalar gelmişti.
17-25 Aralık kumpası sırasında da benzer bir tabloyla karşı karşıya kalınmıştı.
Farkında mı, bilmem ama Ahmet Sever’in bu kitabıyla bir “Fırsatçı Abdullah Gül” imajı çizilmiş oldu.
* * *
Kitaptaki ifadelerden görüldü ki, Gül Başbakanlık arzusunda. Ya da en azından bu kapıyı sürekli olarak açık tutuyor.
“Gerçekten bana ihtiyaç duyarlarsa o zaman düşünürüm. Tabii bunu kendi şartlarımı ortaya koyarak yaparım” diyor. Ardından devam ediyor:
“Çift başlılık olmaz. Ben gelir Başbakanlığı yaparım. Karıştırmam. Ben nasıl Cumhurbaşkanlığı yaptıysam, sen de öyle Cumhurbaşkanlığı yaparsın. Yetkilerinin içinde kalarak… Sen nasıl Başbakanlık yaptıysan, ben de öyle yaparım.”
Dikkat edin!..
Gül, “ihtiyaç duyulursa” diyor. AK Parti’de yok öyle bir ihtiyaç. Ahmet Davutoğlu geldi, o koltuğu doldurdu. Ayrıca, seçim öncesi muhteşem bir performans sergiledi. Onca kumpasa, ittifaka ve ağır saldırıya rağmen, başarılı bir sonuç aldığı da söylenebilir.
Üstelik Başbakanlık arzusu içindeyse, Gül’ün önünde fırsat da vardı. İsteseydi, AK Parti’den milletvekili olabilirdi. Bu konuda kendisine açık çek de verildi. Ardından önümüzdeki kongrede “ben de varım” der, Genel Başkanlığa adaylığını koyardı.
Ama bunu yapmadı!
Durum bu olunca, “Ben topa girmem ama top önüme konulursa vururum” anlamına gelecek ifadelerin yayımlanmasının anlamı ne?
* * *
Bitmedi, dahası var…
Bu kitabı parlatan Doğan Medya Grubu. CNN Türk’te Ahmet Sever’le sohbet ederken Mirgün Cabas’ın mutluluğunun nasıl yüzüne yansıdığını hep birlikte gördük. Ayrıca, “Kitaptaki ifadeler kime ve hangi yapıya zarar verir?” sorusunun da tek bir cevabı var:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti.”
Daha önemlisi, böyle bir dönemde ortaya çıkan bu görüntü “yol arkadaşlığına” ve “kardeşlik hukukuna” da sığmaz!
Abdullah Gül de herkesin gördüğü bu gerçeklerin farkındadır sanırım. Keşke Ahmet Sever’e bu kitap için onay vermeseydi.
En azından böyle bir dönemde!