Bizde bazı yazarlar alışkanlık haline getirmiştir. Her seçim öncesi sıraya girer, kime oy vereceklerini açıklarlar…
Hiç sevmem, ben hiç yapmadım.
Bir de “particiler” vardır. Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı gibi! Kimi “Biz aileden demokratız” der, kimi “Cumhuriyetçi” olduğuyla övünür. Adeta siyasi partilerle Katolik nikâhı kıymış gibidirler.
Onları hiç anlamamışımdır, garip garip bakarım.
Çünkü ben oy verirken partinin adına değil, ne yaptığına ve ne yapmak istediğine bakarım. En önemlisi de millilik vasfını ölçer tartarım.
Kim milliyse ona yönelirim.
* * *
Adı şu olmuş veya bu olmuş, ne önemi var? Ya da amblemine onu koymuş ya da bunu yerleştirmiş, ne fark eder?
Şekil önemli değil ki!
Önemli olan içinin neyle dolu olduğu. Ülke için ne yaptığı ve ne yapacağı. Benim ülkemi ve insanımı nereden alıp, nereye götüreceği.
Kendi ölçülerim vardır benim. Kendime göre bir şablon oluşturmuşum. O şablona kim uyuyorsa, ona itibar ederim. Sandığa gider, oyumu ona atarım. Dün A partisidir, bugün B olabilir, kim bilir yarın da C’ye yönelebilirim.
Futbol takımı gibi parti tutanlar anlamaz bunu. Hatta “döneklik” olarak bile adlandırabilirler. Oysa tam tersi, ölçülerim vardır, dönmem ben.
Dönenlere de hiç itibar etmem!
* * *
Oy vereceğim siyasi parti, yerli olmalıdır önce. Dışarıya, dışarıdakilerin ne söylediğine değil, içeriye, kendi insanına bakmalıdır.
Milletin değerlerine saygı göstermelidir.
Çevresinde olup bitenleri ölçüp biçerken, başkasının gözlüğünü takmamalıdır. “Benim ve benim insanımın menfaati nerede?” sorusunu sormalıdır. Adımlarını da bu sorunun cevabına göre atmalıdır.
Söz ve eylem birliği içinde olmalıdır.
Belli güç odaklarıyla değil, milletle birlikte hareket etmelidir. Milli iradeye saygı göstermelidir. Ona buna şirin görünme hesapları içinde değil, millete hizmet etme yolunda olmalıdır.
Bakarım ben, hangi siyasi parti bu özellikleri bünyesinde barındırıyor ya da daha yakınsa ona oy veririm.
* * *
Biat kültürüne önem vermem; “cemiyet” ya da “cemaat” demem; algı operasyonlarına hiç itibar etmem…
Kimseye esir olmam.
Küçük meselelere takılıp kalmam; günlük düşünmem; bir iki basit olaya bakıp büyük fotoğrafı gözden kaçırmam…
Teröre ve terör örgütlerine sempatiyle yaklaşan, onlarla aynı görüntü içinde yer alanlarla işim olmaz benim…
Sebebi ne olursa olsun, dışarıdan medet umanlar ve her fırsatta Batı’ya koşup Türkiye’yi şikayet edenler irite eder beni…
Kutsal bir değerin icraatını değil, ticaretini yapanlardan haz etmem hiçbir zaman. Sözler yerine eylemlere bakarım. Ziya Paşa’nın dediği gibi “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” derim.
Kin ve düşmanlıkla hareket etmem. Bloklaşma gibi sakat düşünceler içinde bulunmam. Kişileri sadece ülkeye yapacağı hizmetle değerlendiririm.
Gider, oyumu ona göre veririm.
* * *
Dün Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak için gönderilen mesajlara, “Her daim cumhurun dediğinin olduğu bir cumhuriyet idaresi altında yaşamak dileğiyle Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun” cevabını verdim ben!
Cumhur, yani halk önemli benim için. Çünkü ben de onların içinden biriyim.
Tekrarlıyorum, siyasi parti saplantım yoktur benim. Genel bir bakış açım vardır. Bu millete kim hizmet edecekse, bu ülkeyi kim daha ileri doğru götürecekse, gider oyumu onun lehine kullanırım.
Yapılması gereken de budur bence!
1 Kasım’da sandıktan ülkenin lehine bir sonuç çıkması dileğiyle…