Bugün 22 Temmuz 2013. AKŞAM’ın Ankara Temsilciliği’nden ayrıldığım 24 Ekim 2001’den bu yana neredeyse 12 sene geçmiş. 11 yıl 9 ay sonra yine aynı yerde, aynı görevdeyim.
Şimdi size AKŞAM’ı anlatmak istiyorum...
Pek bilinmez, hatırlanmaz, belki de özellikle üzerinde durulmak istemez; ama AKŞAM, basın özgürlüğü ve demokrasi demektir. Bu gazetenin, basın özgürlüğü ve demokrasi mücadelesinin altın harflerle yazılması gerekir.
AKŞAM’la 1995 Yılı’nın Ocak Ayı’nda tanıştım ve kendimi büyük bir mücadelenin içinde buldum.
O günlerde basında bir “dağıtım karteli” vardı. O kartel, 15 Eylül 1996’da AKŞAM’ı susturmak istedi. Bu gazeteyi, dağıtım kamyonlarından sokaklara attı:
-AKŞAM’ı bundan sonra dağıtmayacağız.
Kimsenin çıtı çıkmadı. Tekelci basından beslenen anlı şanlı yazarların tamamı suskun kaldı. Kendilerini “dürüst gazeteci” olarak tanıtanların hiçbiri tepki göstermedi. Biz ise “mücadele” dedik. Matbaa işçisiyle, muhabiriyle ve yazarıyla gazete paketlerini sırtladık, sokaklara çıktık. Rahmetli Tayyar Şafak’ın, hasta bacağını sürüyerek Kızılay’da, “AKŞAM, AKŞAM” diye bağırmasını hiç unutmuyorum.
AKŞAM’ı okuyucuya çalışanlar olarak biz ulaştırdık. Halktan da büyük destek gördük. Yükümüzü paylaşıp bizimle birlikte sokaklarda gazete satan okuyucularla karşılaştık. Çünkü, kartel sadece gazetemizi dağıtmamakla kalmıyor, bayilere baskı yaparak, satılmasını da engelliyordu.
Sonra hukuk mücadelesi başlattık...
Rahmetli Başbakan Erbakan’a gittik. DYP Genel Başkanı Çiller’le görüştük. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ın kapısını çaldık. Neredeyse bütün partilerin milletvekilleriyle tek tek temas kurduk.
O dönemde gazetenin sahibi olan Mehmet Ali Ilıcak, birkaç yazar ve muhabirlerden oluşan bir avuç insandık. Bugün “basın özgürlüğü” denince mangalda kül bırakmayanların tamamı karşımızdaydı. Hepsi İstanbul’dan Ankara’ya gelip Meclis’te otağ kurmuştu.
Buna rağmen başardık! Hak üstün geldi; Kasım Ayı’nda TBMM’den çıkan bir kanunla basındaki dağıtım karteli kırıldı. Kendilerini “basın imparatoru” olarak görenlerin koltukları ilk olarak o zaman sallandı.
Yine de yılmadılar, direndiler. ANAP’ın üzerinde baskı kurup kanunu Anayasa Mahkemesi’ne götürdüler. Ama olmadı, başaramadılar. Anayasa Mahkemesi, verdiği kararla gazete dağıtımını güvenceye bağladı.
Özgür basın, büyük bir zafer kazandı!
-
Bitmedi, dahası var. Herkes tam siper araziye uyup kaçacak delik ararken, 28 Şubat sürecine tek baş kaldıran AKŞAM Gazetesi oldu...
“Demokrasi” dedik, meydanlara indik.
18 Şubat 1997’de Ankara-Kızılay’da “demokrasi buluşmasını” gerçekleştirdik. THK uçakları, Ankara semalarında AKŞAM’ın pankartlarını gezdirdiler. Kızılay’daki demokrasi yanlılarının üzerine karanfiller yağdırdılar. Yüze yakın “demokrasi güvercinini” havaya bıraktık. Bildiriler dağıttık.
Yine bir avuç insandık ve bugün “demokrasi” adına nutuklar atanların hiçbiri yanımızda yoktu. Rahmetli Cenk Koray vardı, sanatçı Neco bizimleydi, Memduh Bayraktaroğlu ve Rıza Zelyut gibi birkaç isim daha hatırlıyorum. Tabii bu organizasyona her türlü desteği veren Mehmet Ali Ilıcak’ın hakkını da teslim etmek lazım.
Kürsüye çıktık, konuştuk. Hep birlikte 28 Şubat sürecini eleştirdik. İlginçtir, ertesi gün hançeri yine medyadan yedik. Bazı gazeteler başlıklar attılar:
“Şeriatçı Miting Tutmadı.”
10 gün sonra da 28 Şubat geldi dayandı. Biz de yaptığımızın bedelini ödedik.
-
Bugün layık olduğu yerde bulunmasa da kendisine büyük haksızlıklar yapılmış olsa da AKŞAM bu ülkenin yakın tarihine böylesine önemli damgalar vurmuş bir gazete.
Bilinsin istedim!
Yine bilinmeli ve kimsenin kuşkusu olmamalı ki, AKŞAM bu yeni dönemde hak ettiği yere oturacak. Yeni sahipleri ile Medya Grup Başkanı Cengiz Özdemir, Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ocaktan ve Genel Yayın Koordinatörü Murat Kelkitlioğlu, AKŞAM’ı layık olduğu yere taşıyacak güce de birikime de sahip.
Sahi, nerede kalmıştık?