İçinde yasa dışı örgütlerin yanında siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve medya da var. Hepsi el ele, kol kola. Tahrikin her türünden örnekler veriyorlar. Maşallah yurtdışından da mebzul miktarda destek alıyorlar.
Gezi Olayları ile başladılar. ODTÜ’ye destekle devam ettiler. Şimdi de damdan düşüp ölen bir genci kullanıp Türkiye çapında gösteriler düzenliyorlar. Önlerine ne çıkarsa alabildiğine istismar ediyorlar.
Yakında üniversiteler açılıyor…
Şimdiden hazırlıklarını yapıyorlar. Okullar açıldığında Türkiye’yi sıkıntıya sokma çabalarını daha da artıracaklar.
***
Elbette Türkiye hazırlıklı, polis gereken tedbirleri alıyor.
Bazı kurumlar ise tam tersini yapıyorlar. Ankara’daki büyük bir devlet üniversitesi rektörünün tabiriyle “El ele vermişler, maksimum problem çıkarmak için” uğraşıyorlar.
Önce YÖK Disiplin Yönetmeliği’nden başlayalım…
Yeni değişti, “özgürlükler” adına bazı düzenlemeler yapıldı. Üzerinde yeteri kadar çalışılıp düşünülmediği için de bumerang gibi dönüp özgürlükleri vurdu.
Artık, soruşturma sırasında okuldan uzaklaştırma yok.
Diyelim ki bir öğrenci üniversitede olay çıkarttı. Hakkında soruşturma açılıyor ama o süre içinde okula gidip gelmeye devam ediyor. Baskıyı, tehdidi ve şiddeti sürdürüyor, diğer öğrencileri sindiriyor. Durum bu olunca aleyhine konuşacak, doğruları söyleyecek bir Allah’ın kulu bulunamıyor.
Bir başka örnek verelim. Kız öğrencilerden biri idareye dilekçe verip şikayette bulunuyor:
-Benimle aynı sınıfta bulunan A’nın tacizine uğradım. Tacizler halen devam ediyor. Bu yüzden psikolojim bozuldu. Okula gelmekten korkuyorum.
Yine aynı durum söz konusu. “Tacizci” hakkında soruşturma açılıyor ama okuldan uzaklaştırılamıyor. Hem tacizler devam ediyor hem de çevreye yönelik tehditler…
Tanıklar korkuyor, suç cezalandırılamıyor!
***
Artık, öğrencinin kaydı da silinemiyor…
TBMM’nin aldığı bir kararla “okuldan atılma” uygulaması son buldu. Garip ama öğrencilikle hiçbir ilgisi kalmasa da, aradan on yıllar geçmesine rağmen mezun olamasa da, derslere girmese de okula bir kere kaydını yaptıran herkes öğrenci.
Kaydın silinmesi için öğrencinin rahmetli olması gerekli. Yani Türkiye’de “ölene kadar öğrencilik” dönemi başladı.
Okulu gözden çıkaranlar bile, canı isterse “öğrenci” gibi davranabiliyor…
Okulun her türlü hakkından yararlanabiliyor. Mezara kadar üniversite içindeki her türlü eyleme katılabiliyor. Dilerse kantinde oturup kimseye çaktırmadan yasa dışı örgüt propagandası bile yapabiliyor.
Çünkü öğrenci! Meclisimiz böyle uygun görmüş!
***
Şimdi herkes “Biz nasıl böyle bir iş yaptık” diye dövünüp duruyor. Üniversite rektörlerinin tamamına yakını durumdan rahatsız. YÖK toplantılarında herkes sıkıntıyı dile getiriliyor. Ama hepsi bu kadar.
Ne YÖK geri adım atabiliyor ne de Meclis.
Üstelik gelinen noktada böyle bir adım atılması, yeni bir gerginlik demek. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal!
Düşünmeden yapılan düzenlemeler, sadece aşırı uçlara sempatiyle bakan ve sayıları binde 2-3’lerle ifade edilen küçük bir grubu rahatlatmış durumda. Üniversitelere sadece okumak için giden büyük öğrenci kitlesi ile üniversite yönetimleri büyük sıkıntı içinde.
***
Bazı gruplar, yeni dönemde üniversitelere yönelik ciddi hesaplar yapıyorlar. Geçtiğimiz günlerde Ankara’daki bir rektörü telefonla arayıp tehdit bile ettiler. Üniversitede yapılan bir bilimsel araştırmayı durdurmaya çalıştılar.
Sıkıntılı bir döneme giriyoruz…
Bu sıkıntıyı giderip oyunu bozmanın yolu da bütün bu olup bitenleri ve Türkiye’de kimin ne yapmaya çalıştığını şimdiden topluma açıkça anlatmak.