Son günlerde yaşananlar beni biraz gerilere götürdü. ANAP’ın Türkiye’nin yönetimine damga vurduğu 1980-1990’lı yıllardı. O günlerde siyasi literatürümüze bir “küskünler hareketi” ifadesi girdi. “Nedir o?” derseniz, Özal’ın milletvekili listesine almadığı isimler kazan kaldırırlardı hep. İşte onlardı küskünler.
Yeni bir oluşumdan, partileşmeden söz ederlerdi. “Biz küskünüz” demezlerdi elbette, aralarında parti içinde aradığını bulamayanları da alırlar ve halkın hoşuna gidecek ifadeler kullanarak, Özal ve kendi partilerine yüklenirlerdi.
İçlerinde “deve dişi” tabir edilen adamlar da bulunurdu bazen. Gazeteler ise olayı alabildiğine köpürtür, sayfa doldururdu. Meclis’te uzun bir müddet idare ederdik onlarla.
Peki ya sonra?..
Sonrası yok. Bir müddet gündemi işgal eder, daha sonra kaybolup giderlerdi.
***
Bir de ana gövdeden ayrılıp partileşenler oldu Cumhuriyet Tarihimizde. En bilineni Cumhuriyetçi Güven Partisi’dir. 1967’de CHP’den ayrılan Turhan Feyzioğlu ve arkadaşları tarafından kuruldu. Hiçbir seçimde yüzde 7’nin üzerinde oy alamadı. Sadece zaman zaman koalisyonlara girerek hayatiyetini sürdürdü ve daha sonra yok olup gitti. CHP’den kopan, ama CHP’yi rahatlatan bir oluşum olarak tarihe geçti CGP!
İsmet İnönü ve Turgut Özal gibi Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit de yaşadı partileri içinde bu tür gelişmeleri. Mesela TOBB eski başkanlarından Mehmet Yazar, Demirel’in siyasi yasaklarından yararlanarak DYP’de hak iddia etti. Demirel destekli Hüsamettin Cindoruk’un karşısına Genel Başkan Adayı olarak çıktı. Ardından Demirel’in o ünlü sözü geldi:
-Tapulu arazime gecekondu kurdurmam!
Aynen dediği gibi oldu. Yazar kaybetti, Cindoruk kazandı. Mehmet Yazar, daha sonra bugün adını bile hatırlayamadığım bir parti kurdu. Seçime girdi ve daha ilk denemesinde hezimeti yaşadı.
22 Temmuz 2002’de, DSP’de Ecevit’e karşı bir “hançer harekatı” başladı. İsmail Cem, Hüsamettin Özkan ve arkadaşları Kemal Derviş’in de desteği ile DSP’nin içini boşalttı. Yeni Türkiye Partisi kuruldu. Sonuç onlar için de hüsran oldu.
Ne isimler geldi, geçti siyasetten…
Ak Parti’den ayrılıp kendi partisini kuran Abdüllatif Şener’in akıbeti ortada. Evrildi, çevrildi, en son CHP’ye kadar savruldu.
En çarpıcı örneklerden biri de Cem Boyner’dir. TÜSİAD eski başkanlarından Boyner, 1995’te Yeni Demokrasi Hareketi’ni başlattı. 1996’da da havlu attı.
Bunlar ilk anda aklıma gelenler. Daha pek çok örnek sıralayabiliriz…
***
Demek ki, “Ben küstüm, oynamıyorum, kendime yeni oyun alanları bulacağım” demekle olmuyor!
Önce talep gerekli! O da halkın talebi olacak! Medyanın ya da başka bir takım güç odaklarının talebi değil!
Sonra ortaya bir misyon ve vizyon koyacaksınız! Siyasette bir boşluk olacak ve o boşluğu dolduracaksınız!
“Bugün bunlar var mı?” derseniz, bence yok. Zaten olmadığı için uzun süredir dillendiren “yeni oluşumlar” bir türlü hayata geçirilemiyor.
Çünkü kimse bir Abdüllatif Şener, Mehmet Yazar ya da Cem Boyner olmak istemiyor! Onlarla aynı akıbet paylaşılmak istenmediği için de sürekli olarak top çevirmeye devam ediliyor…