Türkiye ile ilgili kötü beklentiler vardı, halen de var. Terör çevremizde dolaşıyor, her gün yeni ekonomik kriz söylentileri pompalanıyor…
Büyüme oranı hedeflenenin altında gerçekleşti. Hedef 4,5’tu, ulaşılamadı. Ancak, buna rağmen biz yerimizde saymadık. Yüzde 4’e yakın bir büyüme sergiledik.
15 Temmuz darbe girişimi, ülkeyi her yönden vurdu.
Terör ve çevremizdeki kaos iyice arttı. Ayrıca, ne kadar bela varsa, Türkiye söz konusu olduğunda işbirliği yapmaya başladı.
Üstelik, daha düne kadar ticaret yapacağımız alanlar da küçülmüştü.
Uzatmayalım, karamsar beklentiler içinde olanlar, “Türkiye’nin 2017 için beklentisi yüzde 4.5 büyüme, Bunun için yatırım ve ticaret gerekir, Türkiye bunu gerçekleştiremez” görüşü içindeydiler.
Önceki gün, İstanbul’daki Enerji Zirvesi’nde ortaya çıkan gelişmeler, karamsar beklentileri tersine döndürdü.
Çevremizdeki en büyük ekonomik partner olan Rusya ile öyle bir fotoğraf verdik ki…
Tarım ürünleri ihracatındaki daralmanın genişleyeceği görüldü. Kriz içine giren turizm sektörünün rahatlayacağı ortaya çıktı. Rusya’da yatırımları olan müteahhitlerimizi mutlu edecek gelişmeler yaşandı.
Bitmedi, yetmez. Savunmadan enerjiye, uzay teknolojilerinden nükleere kadar pek çok alanda yatırım kararları alındı…
1) Dev bir proje olan Türk Akımı için imzalar atıldı.
2) Akkuyu’daki nükleer santral projesi hızlandırıldı.
3) Uzun menzilli füzeler konusunda işbirliği iradesi ortaya konuldu.
Bunlar, öyle burun kıvrılacak, yabana atılacak işler değil, son derece büyük projeler. Hem Türkiye’yi, hem de Rusya’yı rahatlatacak işler! Gelinen noktada “Kim kazandı?” diye sorulursa, Rusya da biz de kazandık. Kaybeden ise ABD ve Avrupa oldu.
Mutlu olmayacaklar tabii!
* * *
Bütün bu gelişmeler, üç önemli gerçeği ortaya koydu:
1) Türkiye’nin, hem bölgesinde, hem de dünyada değişik alternatifleri var.
2) Bunca engellemeye, düzenlenen operasyona ve oluşturulmak istenen algıya rağmen, ayaktayız.
3) Halen büyük projeler peşinde koşuyor ve yıldızlara doğru ok atıyoruz.
Bir yandan hem içte, hem de dışta terörle mücadele ediyoruz. Daha düne kadar şehirlerde hendek kazıp, kalkışma planlayan PKK’ya kırsalda da can çekiştiriyoruz. Fırat Kalkanı Operasyonu ile DAEŞ’e tarihinin en büyük darbesini vuruyoruz. Diğer taraftan da Türk Akımı gibi dev bir projeyi hayata geçirip, ilk nükleer santralımızı oluşturuyoruz.
Kredi değerlendirme kuruluşları ne derse desin…
Bugün, Türk ekonomisi, dünyanın en hızlı gelişen ilk 5 ekonomisi arasında.
* * *
Türkiye’nin Rusya ile savunma sanayi dâhil, başlattığı bu işbirliği hamlesi, elbette Batı’yı rahatsız ediyor.
Ancak, bunun sorumlusu yine kendileri! Onların uyguladığı “nalıncı keseri” politikası! İçinde bulundukları “Türkiye ile birlikte Türkiye’ye rağmen” anlamına gelecek sakat düşünceleri!
Yok böyle bir şey!
Venezuela Devlet Başkanı Maduro’nun “Doyumsuz emperyalist vampirler” benzetmesi, durup dururken söylenmiş sözler değil!
Ne demişti 1964’teki o ünlü Johnson Mektubu’nun ardından İsmet İnönü:
“Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de o dünyada yerini alır.”
Aynen öyle. Bugün de tarih tekerrür ediyor.
Türkiye, bağımsız politika izledi, rahatsız oldular. Bize ayar vermeye çalıştılar. Dize getirmek için yapmadıklarını bırakmadılar. Maduro’nun dediği gibi hep doyumsuz vampirler gibi davrandılar.
Yıkılmadık çok şükür!..
Artık dünya dengeleri çok değişti. Köprünün altından çok sular geçti. Türkiye eski Türkiye olmadığı gibi, Batı da eski Batı değil.
Farkında mısınız? Bugün Batı bir fetret devri yaşıyor. Bakmasını bilen gözler, her alanda bunu görüyor. Türkiye’nin de içinde yer aldığı dünyanın başka güç merkezlerinde ise kıpırdanmalar var! Bakın ABD’nin iki başkan adayına: Bir vizyon, bir misyon ya da liderlik belirtisi görebiliyor musunuz?
Bence, Batı için tehlike çanları çoktan çalmaya başladı. Son dönemde sürekli tökezliyor. Hele bir de Suriye ve Irak’ta işler biraz düzene girsin. Batı’ya “Korkun bu Türkiye’den” derim!