Yıllar önce Ülke TV'de gazetecilerin gündemi değerlendirdiği bir programa katılmıştım. Kameraların karşısına geçmeden önce sohbet ediyorduk...
Söz dönüp dolaşıp çocuklara geldi. Cemaat gazetesinin yöneticisi olan arkadaş, bir tavsiyede bulundu:
- Üç küçük çocuğun var, üstelik tek başınasın. Baş edemezsin abi. Ver çocukları bizim okullara, biz yetiştirelim.
Yapıyı bildiğim için "verdim gitti" dedim:
- Peki siz ne yapacaksınız? Bana nasıl bir kolaylık göstereceksiniz? Kolay değil üç çocuğun özel okul masraflarını karşılamak?
"Bak işte o olmaz" cevabını verdi:
- İndirim bekleme. Bizim okullarda çocuk okutmak için torpil arayanlar var. O yüzden fiyatlarla oynayamayız. Parayı kuruşuna kadar alırız.
Yapı bu! Ama Fethullah Gülen bugün kalkmış diyor ki:
- Hizmetin dünyevi hiçbir talebi olmadı, olamaz...
Peki, "talep iyi" diye okullarda uygulanan bu fiyat politikasının adı ne? Dünyevi bir talep değil de "hizmet" mi?
***
Cemaat adına bugün seçim bildirileri bastırılıyor. Dershane öğrencilerine dağıtılıyor. Kapıların önüne ve posta kutularına konuluyor...
Seçim öncesi vatandaşlara hedefler gösteriliyor. Toplum ve siyaset yönlendirilmeye çalışılıyor.
O broşürlerde bile, "dünyevi bir talebimiz yok" iddiası tekrarlanıyor.
Yapı bu, yıllardır devam ettiriliyor: Yap, sonra da inkâr et. Her türlü karartma ve çarpıtma politikasını sonuna kadar uygula!
Perde arkasında dünyevi her türlü meseleyi yönlendirme çabaları var. Perdede ise, tamamen uhrevi bir takım mesajlar.
Bu oyuna verilen isim ise hizmet!
***
Yıllar önce MHP'nin kapalı toplantısında kayıt yapan bir teyp yakalanmıştı. O teybin de cemaat gazetesinde çalışan bir muhabire ait olduğu ortaya çıkmıştı. Devlet Bahçeli, sert tepki gösterip ciddi suçlamalarda bulunmuştu. Bu olaydan cemaati sorumlu tutmuştu.
Önceki gün CHP'li Mehmet Sevigen'le konuştum. Söz, AK Parti-Cemaat çekişmesine gelince, "Peki bizim içimizde cemaat yok mu?" sorusunu sordu.
Başbakan'ın yaptığı açıklamalar ise ortada. Çalışma Ofisi'nde bulunan böcekten direkt cemaati sorumlu tutuyor. Paralel yapının bu ülkede darbe teşebbüsünde bile bulunduğunu söylüyor.
Ayrıca, iddialar birbirini izliyor. Geçmişte ve bugün önemli görevlerde bulunan pek çok isim cemaate yönelik ciddi suçlamalarda bulunuyor.
Savcılar soruşturmalar yapıyor.
Diğer cemaatlerin ileri gelen isimleri, yaşananlar karşısında tepkilerini ortaya koyup uyarılar yapıyor.
Verilen cevap ise, 10 yıl, 20 yıl önce neyse, bugün de o:
- Yok canım, ne ilgisi var. Biz dünyevi işlerle uğraşmayız.
***
17 Aralık Operasyonu'nun en önemli hedefi, toplumda bir algı oluşturmaktı. Ardından da siyaseti istenildiği gibi yönlendirmekti. Belli başlı bazı gazeteler ve televizyonların yürüttükleri yayın politikası da bu yöndeydi.
Olmadı, istenen hedef gerçekleştirilemedi.
Buna karşılık, aradan geçen süre içinde pek çok kirli çamaşır ortaya döküldü. Önemli iddialar dillendirildi. Kimsenin düşünemediği, ummadığı faaliyetler, ilişkiler ve ittifaklar su yüzüne çıktı.
Şimdi, farklı bir algı oluşmaya ve giderek toplumda yerleşmeye başladı:
Dikkat edin, daha düne kadar saldırıda olanlar, bugün savunmadalar. Kendilerini aklayabilmek için çırpınıp duruyorlar.
Operasyon ters tepti!
Kendi oyunları ile alta düştüler. Çok şey kaybettiler ve büyük bir darbe yediler. Bunların en önemlisi de itibar kaybı!
Ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar... Ne söylerlerse söylesinler... Bundan sonra nasıl davranırlarsa davransınlar...
Kaybedilen o itibar geri gelmeyecek!