Son günlerde bir haller oldu bize. Siyasetçiler, gazetecilere soru sormayı öğretiyor! Ekrana çıkan siyasetçi, beğenmediği soruya cevap vermiyor. Üstüne “Böyle soru mu olur” diye saldırıya geçiyor. Gazeteciler birbirlerinin soru sorma özgürlüğüne müdahale ediyor. Gaf yapan, saçmalayan ya da farkında olmadan dilinin altındaki baklayı çıkaran; görüntüleri ortaya koyup, “İşte bunu söyledi” diyene “Montaj bunlar” diye saldırıyor. Vesaire, vesaire…
Yorum yapmak ise adeta “cesaret” işi! Sosyal medyada mevzilenen birtakım troller de beğenmedikleri yorumları küfür ve hakarete boğuyor.
Farkında mısınız, bilmiyorum; ancak CHP’nin İstanbul Adayı ile başladı bu garabet! Geçen gün televizyonda izledim, sorulara cevap vermek yerine savuşturmaya çalıştı. “Lan”, “yahu”, “mecbur muyum” türünden ifadeler havada uçtu.
Kimse de kalkıp, “Ne diyorsun sen, sorulara cevap vermeyeceksen niye çıktın buraya” demedi, diyemedi.
Sonra, PKK, FETÖ ve yabancı basındaki yorumlar hakkında bir mesaj istendi kendisinden. “Ne olabilir ki… Gelin Türkiye’yi hep beraber yönetelim yahu” cevabı çıktı ağzından. Yayınlanınca bunlar, “montaj, ahlaksızlık” ifadeleri havada uçuştu. Önce, “Canlı yayına nasıl montaj yapılırmış?” diye baktık. Ardından anladık ki, “montaj” denilen, o sözlerin devamının yayınlanmaması. Dinledik devamını. Baktık ki, farklı bir şey yok. Tersine, o sözleri kuvvetlendirici ifadeler var.
Çünkü, şöyle demiş ardından:
“Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın 24 Haziran’da yetki alan AKP yetkilileri… Nasıl Türkiye’nin pek çok büyük şehrini CHP kazandıysa, İstanbul’u da kazandı. Ne bekası? Kim daha vatansever? 82 milyon vatanseveri var bu ülkenin. 16 milyon vatanseveri var. Bakın terör örgütlerine karşı hep beraber dimdik ayaktayız. Ama işin altından başka şeyler kazıp, uydurma bahanelerle yok FETÖ’cü, metocu, başka bahaneler… Onlara ne diyorum biliyor musunuz? Gidin aynaya bakın, ben o değilim. Hiç kusura bakmasınlar ne bekası yahu…”
Ne anladınız siz bundan?...
Benim anladığım şu:
Türkiye’nin bir beka meselesinin olmadığını savunuyor. O yüzden de PKK ve FETÖ gibi şer örgütler ile dış basından ülkemize yönelen saldırıların önemsenmemesi gerektiğini anlatmaya çalışıyor.
Ne montaj var ortada, ne de bir anlam kaydırması!
PKK ve FETÖ’den kendisine destek açıklamaları gelirken, O da bunları söylüyor! İstanbul’u yönetmeye talip bir insan böyle deyince de çok büyük anlam kazanıyor! Ne yapalım şimdi? Üzerini mi örtelim, konuşmayıp, tartışmayalım mı?
Gazeteci kuşkucu olur beyler...
Araştırır, sorgular, gerçeği arar. Çünkü işi ve mesleğinin gereği bu!
Ayrıca yorum yapmakta da özgürdür.
Ama bakıyorum, bugün “basın mensubuyum” diye ortalıkta gezenler, her şeyin üzerini örtmeye çalışıyorlar. YSK, “hırsızlığı” ortaya koyuyor, “göremedik, nerede” diye bağırıyorlar. Meslektaşları, “Bakın ne demiş” diye görüntü yayınlıyor, onlar “Yok canım dememiş” diye gizlemeye çabalıyorlar.
Sonra da hiç sıkılmadan ona buna “yandaş” diye saldırıyorlar.
Şaka gibi değil mi? Ama değil, maalesef Türkiye’nin bir gerçeği!