Çok büyük bir çekişme yaşanıyordu. “Hain” suçlamaları havada uçuşuyor, silahlar patlıyordu. Sonunda “infaz” kararları verildi, “vur emri” çıkarıldı.
1970’li yılların sonunda KAWA, KUK ve Rızgari gibi silahlı ve bölücü gruplar, “Kürt düşmanı” olduğu gerekçesiyle Abdullah Öcalan’ın yok edilmesi konusunda anlaştılar. O da Suriye’ye kaçarak canını kurtardı. 1980 Darbesinin ardından ülke içindeki silahlı unsurlar büyük darbe yedi. Suriye’ye kaçan Öcalan ise palazlandı. İlginçtir, “hain”, “devletin adamı”, “ajan” gibi suçlamalar unutuldu, unutturuldu. Öcalan’ın kurduğu PKK, “Kürtlerin hamisi ve temsilcisi” rolüne soyundu.
Dış güçlerden aldığı destekle, yıllar boyunca Türkiye’nin başına bela oldu. “Kürtlerin hakkını savunma” iddiasında bulunmasına rağmen, en çok da Kürt kanı döktü.
PKK’yı taşeron olarak kullananlar ise, hep aynı hedefe kilitlendiler. PKK=Kürtler algısını oluşturmaya çalıştılar. Ancak, Türkiye’nin kararlı mücadelesiyle son yıllarda o algı büyük ölçüde kırıldı.
***
Aynı oyun, bu defa da Suriye’de karşımıza çıkmaya başladı…
PKK’nın adı “PYD-YPG” yapıldı. ABD tarafından himaye altına alındı. Ağır silahlarla donatıldı. Meşrulaştırılıp masumlaştırılmak için bir kampanya başlatıldı. Şimdi de bu oluşum bölgedeki “Kürtlerin temsilcisi” olarak sunulmaya çalışılıyor.
Türkiye de uzun süredir bununla uğraşıyor. Dünden bu güne değişen bir durum yok aslında. Dün Doğu ve Güneydoğu’da “Apocular” adı altında Kürt vatandaşlarımıza kan kusturuyorlardı. Bugün de Suriye’de Kürtler ve Kürtçülük adına Kürtlere zulmediyorlar. O zaman da arkalarında yabancı güçler vardı; bugün de onlarla birlikte hareket ediyorlar.
Ama “algı” denilen olgu çok önemli: İnsanlık düşmanlarını bile masum gösterebiliyor. ABD ve Avrupa bu algıyı oluşturmak için çırpınıyor. Baksanıza, Putin bile onlara “terörist” değil, “Kürtler” diyor!
***
Ancak, bu defa işleri eskisi kadar kolay değil. Çünkü hem PKK denilen oluşum çok kirlendi, isim değiştirmekle gizlenemiyor; hem de Türkiye boş durmuyor.
Mesela Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye ziyareti sırasında YPG-PKK terör örgütünün işlediği insanlık suçları ile dolu kırmızı dosyayı ABD’li Bolton’un koltuğunun altına sıkıştırdı. Erdoğan da benzer bilgileri Trump’ın önüne koydu.
Benzer çıkışlar her platformda yapılıyor…
Ak Parti Dış İlişkiler Başkanlığı da çok kapsamlı bir çalışma yürütüyor. Suriye’de YPG zulmünden kaçan Kürtlerin hikâyeleri derleniyor. Önümüzdeki günlerde yabancı basına yönelik büyük bir basın toplantısıyla anlatılması planlanıyor.
Dışişleri de zaten başından beri devrede. Bu konuda büyük bir seferberlik var. YGP’nin uyuşturucu ticaretinden çocuk istismarına, işlediği cinayetlerden altına imza attığı savaş suçlarına kadar bütün gerçekler derleniyor. İlaveten Kürtlere karşı işlediği insanlık suçları, algı operasyonu yapmak isteyenlerin önüne konuluyor.
Başımıza sarılmak istenen yeni bir bela bu!.. Fakat elimiz öylesine güçlü ki, eskisi kadar başarılı olamıyorlar ve genellikle de patinaj yapıyorlar!