Gerilim, hiç bu noktaya kadar ulaşmamıştı. Tansiyon en üst seviyeye çıkmış durumda. ABD-Rusya çekişmesi, soğuk savaş yıllarını aratmayacak cinsten. Duma’da, Esad Rejimi tarafından kullanılan kimyasal füzeler, bölgeyi ateş çemberine döndürmeye aday.
ABD Rusya’ya, Rusya Amerika’ya oldukça sert suçlamalarda bulunuyor. Askeri seçenekler gündeme getiriliyor. Bölge diken üzerinde. Doğal olarak, yanı başımızda ortaya çıkabilecek gelişmeler, bizi de yakından etkilemeye aday.
Dün, TBMM’de Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ’a bu durumu hatırlattık. AK Parti Grup Toplantısı öncesi kendisine, “Amerika, Suriye’ye yönelik bir askeri harekâta girişirse, bu Türkiye’nin Rusya ve İran’la ilişkilerini zedeler mi?” sorusunu sorduk…
“Zedelemez” cevabını verdi…
Niçin zedelemeyeceğini de açıkladı:
-Çünkü biz, ondan ya da bundan yana değil, doğrudan ve haktan yana bir tavır ortaya koyuyoruz. Elde, Esad Rejimi’nin kimyasal silah kullandığına dair elde emareler bulunduğunu ve bunun araştırılması gerektiğini söylüyoruz.
Ardından da sordu:
-Doğrudan yana tavır koymayalım mı?
Elbette Türkiye’nin sergilediği politika yanlış değil. Doğu Guta’da bir insanlık dramı sergileniyor. Eldeki veriler de bu dramın sorumlusu olarak Esad’ı gösteriyor. Üstelik, bu yaşananlar ilk de değil. Suriye’de daha önce de defalarca kimyasal silah kullanıldı. Her seferinde izler bizi Esad Rejimi’ne götürdü.
Rusya ise, bütün bunlara rağmen Esad’ın arkasında durmaya devam ediyor. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, tartışmalar devam ederken, Türkiye’yi hedef alan bir açıklama yaptı. “Türkler, Afrin’i rejim güçlerine bırakarak geri çekilmelidir” dedi.
Biz de Bakan Bozdağ’a bu açıklamanın, izlediğimiz politika üzerine Rusya tarafından Türkiye’ye verilen bir mesaj olup olmadığını sorduk…
Bozdağ, “Biz zaten orada işgalci değiliz” dedi:
-Bunu daha önce Lavrov da dillendirdi, “Türkiye işgalci değil” dedi. Buna benzer açıklamalar yaptı. Fırat Kalkanı bölgesinde olduğu gibi, şartlar oluştuktan sonra Afrin’den zaten çekileceğiz.
Ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan daha net ve sert bir açıklama geldi. Erdoğan, Lavrov’un açıklamasının yanlış olduğunu söyledi:
-Afrin’i kime teslim edeceğimizi biz biliriz.
***
Peki, Erdoğan’ın Lavrov’a karşı kullandığı bu ifade, Rusya ile Türkiye arasında bir gerilim yaşandığı anlamına mı geliyor?
Elbette hayır.
Çünkü Erdoğan, Lavrov’un açıklamasını değerlendirmeden önce, AK Parti TBMM Grubu’nda önemli bilgiler verdi. Suriye’deki kimyasal saldırı ve sonrasındaki gelişmeler çerçevesinde Putin’le bir görüşme yaptığını söyledi. Ardından aynen şu ifadeyi kullandı:
- Görüşmeler, bugün, yarın da devam edecek.
Demek ki, ortada bir sıkıntı yok. Taraflar, yaşananlara aynı pencereden bakmasalar da, aralarında fikir ayrılıkları olsa da, diyalog ve işbirliği sürüyor.
Rusya, Türkiye ve İran, belli konularda birlikte hareket ediyorlar. Ancak, Suriye’nin geleceği konusunda hemfikir değiller. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu da dün AK Parti Grubu’nda yaptığı konuşmada çok net ortaya koydu:
-Duma’da o katliamı yapanları lanetliyorum. Kimden gelirse gelsin, bu katliamı yapanlar bedelini ağır ödeyecektir.
“Bedel ödeyecek” diye kastettiği kişi Katil Esad’dı!
Zaten başından beri Türkiye’nin Esad’la ilgili görüşleri belli. Suriye’de, Esad’ın içinde bulunduğu bir çözümün mümkün olamayacağını söylüyor. Rusya ve İran da Esad’ın arkasında duruyor. Buna rağmen, üç ülke bir araya gelerek Suriye konusunda önemli adımlar attı.
Demek ki, ortada ilişkileri zedeleyecek yeni bir gelişme yok.
***
Türkiye, Suriye konusunda Rusya, ABD ve İran’dan farklı kendine özgü ve kimseye bağımlı olmayan bir politika izliyor. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın da işaret ettiği gibi, atılan insanlık dışı adımlar ve kimyasal saldırılarla ilgili olarak haktan ve doğrudan yana bir tavır ortaya koyuyor.
Bütün bunları da ABD ve Rusya ile diyaloğu kesmeden yapıyor. Erdoğan, Trump ve Putin’le görüşmelerini sürdürüyor. Türkiye’yi, hem ABD, hem de Rusya ile ilişkilerinde güçlü kılan da sürdürdüğü bu politika aslında. Türkiye, bölgede terörün her türüne karşı bir tavır ortaya koyuyor. İnsanlığın ortak değerlerini korurken, sırtını milletlerarası hukuka dayıyor. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonlarını tereyağından kıl çeker gibi gerçekleştirmesinin arkasında da hak ve hukuka dayanan bu kendine özgü ve bağımsız dış politika yatıyor!